100 Yılın 100 Eseri

Alemdağda Var Bir Yılan

1954

Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insanölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: —Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.

İnsana alışsam evlenirdim. Alışamıyorum.

Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan; böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!… Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları… — Hişt hişt. — Hişt hişt. —Hişt hişt.

Üzülmek denilen şeyin mekanizmasını işletmeyi unutmuştu.

Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor.

Öyle şeyler soruyordu ki, samimi olup olmadığını anlayabilmek zordu. Sordukları samimiyse onun hesabına, değilse benim hesabıma dikkatli bulunmak lazım geliyordu.

Aralarında kelimelerini binlerce kere duyduğum, manalarını bilmediğim bir dil konuşuyorlar, anlamıyordum.

Sait Fâik Abasıyanık

1906-1954

Sait Fâik Abasıyanık, 23 Kasım 1906’da Adapazarı’nda doğar. Asıl adı Mehmet Sait olup sonradan babasının adını da ismine ekler, Sait Fâik biçimini yeğler. Abasızoğulları diye anılan aile, Soyadı Yasası çıktıktan sonra, Sait Fâik’in isteği üzerine, nüfus kütüğüne “Abasıyanık” olarak yazılır. Yazar, ilköğrenimini yabancı dilde eğitim veren Rehber-i Terakkî isimli özel okulda tamamlar. Rehber-i Terakkî’yi bitirdikten sonra Adapazarı İdâdîsi’ne girer. 1920’de Yunan işgali sebebiyle eğitimine ara vermek durumunda kalır. İstanbul Erkek Lisesi’nde okumaya başlayan Sait Fâik, Arapça öğretmenleri Seyit Salih Efendi’nin sandalyesine iğne koydukları için, 41 arkadaşıyla beraber okuldan atılır. Öğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde tamamlayan Sait Fâik, ilk hikâyesi “İpekli Mendil”i bu okulda, edebiyat ödevi olarak yazar. “İpekli Mendil”, “Varlık” dergisinin 15 Nisan 1934 tarihli 19. sayısında yayımlanır. Edebiyat öğretmeni Hakkı Süha Gezgin, Bursa Lisesi’ndeki Sait Fâik’i “sınıfta sakin ve dalgın, bahçede yalnız” olarak anlatır. 1928 yılında liseyi bitirip İstanbul’a dönen Sait Fâik, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne iki sene devam ettikten sonra Uygurca öğrenmek istemediği için okulu terk eder. 1931 yılında babasının isteği üzerine iktisat okumak üzere İsviçre’nin Lozan şehrine giden Abasıyanık, 15 gün kaldığı şehrin sıkıcılığından bunalarak Fransa’nın Grenoble şehrine geçer. Bu şehirde Fransızca öğrenmek amacıyla Champollion Lisesine devam eder. Ardından, üç dönem boyunca Grenoble Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okur. Bursa Erkek Lisesi’nden sonra İstanbul’da ve yurt dışında gittiği okulları da diploma alamadan bırakır. Eylül 1937’de ikinci kez yurt dışına çıkarak Marsilya’ya gider. Bu şehirde 18 gün kaldıktan sonra İstanbul’a geri döner. 1938 yılında, babası Burgaz Adası’nda bir köşk satın alır ve aile bu köşke taşınır. Mehmet Fâik Bey, 29 Ekim 1938’de bu köşkte, yakalandığı ağır bronşitten kurtulamayarak vefat eder. Sait Fâik, babasının ölümünden sonra kışları Nişantaşı’ndaki apartmanlarında, yazları ise Burgaz Adası’nda yaşamaya başlar. 1953 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Mark Twain Cemiyeti, çağdaş edebiyata yaptığı katkılardan ötürü yazara onur üyeliği verir. 1953 yılında, ikinci romanı “Kayıp Aranıyor” ve tek şiir kitabı “Şimdi Sevişme Vakti” yayımlanır. 23 Ocak 1953’te Paris’e gidebilmek için bir kere daha pasaport alan Sait Fâik, sanatı hanesinde “yok” yazan bu pasaportu hiç kullanamaz. 1954 yılında “Alemdağ’da Var Bir Yılan” çıkar. Georges Simenon’dan çevirdiği “Yaşamak Hırsı” isimli kitap da aynı yıl yayımlanır. 5 Mayıs 1954 günü yemek borusu kanaması nedeniyle komaya giren Sait Fâik, yapılan bütün müdahalelere rağmen, 10 Mayıs’ı 11 Mayıs’a bağlayan gece hayatını kaybeder. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilir. Fethi Naci, “‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’, birçok özelliği olan bir kitap. Hikâyenin biçimini yenileştiren Sait Fâik, bu kitaba kadar gerçekleştirdiği yeniliklerle yetinmiyor ve bu kitapta yepyeni biçimler deniyor. Topluma da, doğaya da -daha önceki hikâyelerinde görmediğimiz- yepyeni açılardan bakıyor; bir de -galiba en önemlisi de bu- bu kitaba kadar üstü kapalı anlatmaya çalıştığı kimi duygularını bu kitabındaki birtakım hikâyelerinde apaçık söylüyor,” der. Necip Tosun ise, “Sait Faik’in ölümünden hemen önce yayımlanan son kitabı olan ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’ onun öykücülüğünün zirvesidir. ‘Hişt, Hişt’, ‘Dülger Balığının Ölümü’, ‘Bir Hastalık’ gibi Türk öykücülüğünün klasiklerinden olmuş öykülerin yer aldığı kitapta, özensiz, derinliksiz öykü yok denecek kadar azdır. Biçimsel anlamda da öykücülüğümüzün çığır açıcı Sait Faik kitaplarından biridir,” tespitinde bulunur.