100 Yılın 100 Eseri

Ayaşlı ile Kiracıları

1934

Politika böyledir; her fırsattan istifade! Sesli, sözlü, hareketli, canlı bir millet olmak için her ne yapmak lazımsa hepsini bu millet yapacak. Bunu şiirinde, şarkısında, türküsünde, yazısında, halkın gözüne, kulağına, beynine söylemek, bağırmak, anlatmak lazımdır!

Hasan Bey’in ölüsü gözümün önünden gitmedi. İnsan ölünce ne kadar çirkin oluyor! Niçin her şey doğarken adama güzel görünüyor da ölürken çirkin?

Ben yalnız Fahri’yi severim, o da beni sever. Severim. Niçin? Bunun niçini yok. O da beni sever, onun sevgisinin de niçini yoktur. İşte sevgi bu. Kalanı yalan. Kalanını biz uydururuz.

Kadınlar idare olunmaktan hoşlanırlar. Kadın çalışır -çalışmaz değil- ama idareyi düşünmek kadınlara ağır gelir. Her zaman kendilerini idare edecek bir erkek ararlar.

Ev kadını, çocuklarının anası olmayı kendine yakıştırmış, genç görünmekten, süslenmekten, boyanmaktan kurtulmuş bir hanımdır.

Allah’ın bildiğini kuldan niye saklayayım. Bana sorarsanız, ben artık kadın kalmadı diyorum. Niçin mi? Şimdiki kadınların hepsi birer erkek Fatma!

Aşk acaba bu mudur? Çiçekler bana güzel görünüyor! Aklıma şiir parçaları, beyitler, mısralar geliyor! Çocukluktan ezberimde kalmış bir şarkıdan yahut türküden bir mısra, saçma bir şey ama bence yanık, dokunaklı, anlatılmamış, anlatılamaz duyguların bir ifadesi…

Memduh Şevket Esendal

1883-1952

1883 yılında Çorlu’da dünyaya gelen Esendal’ın babası Mehmet Şevket Bey, annesi Emine Şadiye Hanım’dır. Varlıklı bir çiftçi ailesinin üç oğlunun ortancasıdır. Edirne Lisesi’nde eğitim gören Esendal, savaş ve göçler yüzünden düzenli bir eğitim görme fırsatı bulamaz. Esendal o günlerini, “İlkokul da dâhil hiçbir okuldan mezun olmamış, tam manasıyla bir alaylı olarak yetiştim” sözleriyle özetler. Ailesi, tüm mal varlığını kaybettiği için geçim sıkıntısı çekerek büyüyen Memduh Şevket, 1907’de babasının ölümü üzerine ailesinin geçimini üstlenir ve memuriyete başlar. Esendal, ilk öykülerini “M.Ş.”, “M.Ş.E.”, “Mustafa Yalınkat”, “M. Oğulcuk”, “İstemenoğlu” gibi takma adlarla yazar ve ilk yazılarını “İrtika” (1902) ve “Musavver Fen ve Edeb” (1910) gibi gazete ve dergilerde yayımlar. Yazarın, ancak 38 tefrikası yayımlanan ve yarım kalan “Miras” adlı romanı da aynı yıl yine “Meslek” gazetesinde yayımlanır. Esendal, “Ayaşlı İle Kiracıları”nı yayımladığı 1934 yılına kadar tek-tük öyküler yazmakla yetinir. Memduh Şevket Esendal “Ayaşlı ile Kiracıları”nda Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının Ankara’sında Türkiye’nin çeşitli tabakalarından gelmiş insanların hayatlarını anlatır. Önce “Vakit” gazetesinde tefrika edilen roman, 1934 yılında kitap olarak basılmıştır. “Ayaşlı ile Kiracıları”nda, Ayaşlı’nın pansiyon olarak işlettiği evinde bir oda tutan yazarın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Esendal, dönemin toplumunu ve bürokrasiyi ince bir mizah ve alaylı bir üslupla eleştirmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar, eseri şöyle değerlendirir: “‘Ayaşlı ile Kiracıları’ adlı büyük roman, yeni kurulan Ankara’nın havasında memleketteki seviye ve zihniyet farklarını kuvvetle gösteren bir eserdir. Bu, hiç mütearrız görünmeden her söylemek istediğini söyleyen realizme, bugünkü edebiyatımız en canlı taraflarından birini borçludur.” Selim İleri ise, romanın başka bir yönüne dikkat çeker: “‘Ayaşlı ile Kiracıları’, başkişileri gereksinmeyerek, bütün bir çevreyi odak alır. Romanımızda bu uygulamanın ilk örneklerinden biridir. Söz konusu çevre, eski Ankara’nın toplumsal ve törel ortamından yeni Ankara’nınkine geçişi yaşayan, küçük, sıradan, çoğu dertli insanlarından oluşuyor.” Yazarlığının en verimli dönemi, siyasal yaşamdan ayrıldığı 1945 yılından sonra olan Esendal, adından sık sık söz ettiren bir politikacı (IV, VI, VII ve VIII. dönem milletvekili) ve on yedi yıl yurt dışında ülkemizi başarıyla temsil etmiş bir diplomattır. Yaşamının ancak dokuz yılında (1923-1926 ve 1946-1952) edebiyatla ciddi biçimde uğraşan Esendal, “Ayaşlı ile Kiracıları” adlı yapıtıyla CHP Roman Yarışması’nda 1942 yılında dereceye girer. İsmail Çeşitli, İslam Ansiklopedisi’nde şu değerlendirmeyi yapar: “Esendal, mücerredin değil müşahhasın dili peşindedir. Gerçeği abartmadan, değiştirmeden ve yeniden düzenlemeden sunar. Burada da göstermeden faydalanır ve büyük ölçüde diyaloğa dayanır. Üslubunun temel özelliklerinden biri de konuşma/sohbet tarzında oluşudur. Tahkiye, tasvir, açıklama, tahlil, iç konuşma anlatım tarzlarını en aza indirmiş, ayrıntıdan uzak durmuştur. Son derece yumuşak, önemli ölçüde mizahi niteliklere sahip bir üslupla okuyucu karşısına çıkar. Tenkitçi değil hoşgörülüdür. Bütün bu nitelikleriyle Esendal, modern Türk hikâyeciliğinin önemli yazarları arasında yer alır.” Esendal’ın fikir dünyası Doğu ve Batı’nın hazır fikir kalıplarına indirgenemez. “Amudi (dikey) medeniyet” dediği sanayi medeniyetinin sürekli olacağı ve insanlığa huzur getireceği inancında değildir; “ufki (yatay) medeniyet” adını verdiği toprak medeniyetine inanır. Esendal’da Osmanlı Devleti’nin sosyal yapısında önemli bir yer tutan lonca sistemi, dayanışmacı çözüm arayışları ve halkçılık düşüncesi önemli bir yer tutar.