100 Yılın 100 Eseri

Bereketli Topraklar Üzerinde

1953

İnsan dediğin bir kanatsız kuşmuş.

“Ya olmalı insan,” derdi, “vermeli canını insan için, yahut etmemeli kalabalık dünyamızda!”

“Ben sizin gibi birde değil,” diye sözünün ardını getirdi. “Yalvar yakar anam ağladı. Yıllar yılı bakın şu avuçlarıma! Nasır değil kemik. Bellersiniz sancıdan canımı alıyorlar geceleri. Kolay değil bu işler aslanım. Hadi siz şimdi varın gidin, öteberilerinizi alın gelin..”

Gurbete düştün mü, sılayı unutacaksın derdi. Unutmadın mı, kor insana pek derdi. İşmiş tutamazsın, aklın fikrin dağılır. Hepimizinki
de bir ekmek derdi mesela.

Ekmeğin hasını, yemeğin etlisini, sütün yağlısını yer, içerler. Biz? Pilavın yağsızı,
ekmeğin kurtlusu, ayranın imansızını!

Kitap okumalı, gürül gürül. Okuma yazma gibi var mı?

Orhan Kemal

1914-1970

Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan yazar Orhan Kemal, 15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçe – sinde dünyaya gelir. Babası Abdülkadir Kemâlî Bey, çıkardığı “Toksöz” gazetesindeki bir yazı – sından dolayı İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanır. 26 Eylül 1930’da, Adana’da “Ahali Cumhuriyet Fırkası”nı kurar. Partinin kapatılması kararlaştı – rılınca Suriye’ye, oradan Lübnan’a kaçar. 1932’de Lübnan’daki ailesinin yanından Ada – na’ya dönen Orhan Kemal, Niğde’de askerken tezkeresine kırk gün kala komünizm faaliyetleri gerekçesiyle tutuklanır ve Ekim 1938’de beş yıl hüküm giyer. Kayseri Hapishanesi’nde hece ölçüsüyle şiirler yazmaya ve “Yedigün”, “Yeni Mecmua” gibi dergilerde Raşit Kemâlî adıyla yayımlatmaya başlar. Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevi’nde tanıdığı Orhan Kemal’i romana yönlendirir. Orhan Kemal, 26 Eylül 1943’te tahliye olup Ada – na’ya döner ama iş bulmakta güçlük çeker. Ame – lelik, hamallık, ambar memurluğu gibi birçok geçici işte çalışır. İlk öykülerini “Bacaksız Or – han” takma adıyla yayımlar. 1940 yılında “Yeni Edebiyat” dergisinde çıkan “Balık”, onun yayım – lanan ilk öyküsü sayılsa da oğlu Işık Öğütçü, 1939’da “Türk Sözü Gazetesi”nde yayımlanmış öyküsünün bulunduğunu söylemiştir. Orhan Ke – mal ismini ilk kez 1943’te “İkdam” gazetesinde “Asma Çubuğu” öyküsünde kullanır. Öykülerin – de Panait Istrati ve Maksim Gorki eserlerinden etkilenir. Hayatın içinden basit konuları, samimi bir dille anlatır. 1945 yazında, Kilis’te eksik ka – lan otuz beş günlük askerliğini tamamlar fakat terhis edilmeden Çorum’a sürgün edilir. Babası, dönemin başbakanı Recep Peker aracılığıyla oğlunun serbest kalmasını sağlar. Orhan Kemal, 17 Nisan 1950 tarihinde ailesiyle birlikte İstan – bul’a taşınır. Nuriye Hanım, Sultanahmet’te bir çorap fabrikasında işe başlar, Orhan Kemal ise hikâyelerini satabilmek için Bâb-ı Âli’de dolaşır. Artık ismi bilinen bir hikâye yazarıdır. Ardından tefrika romanlar gelir. Hayatının geri kalanında geçimini kitap, ma – kale, film senaryosu yazarak sağlayan Orhan Kemal’in 1952’de yayımladığı “Murtaza” ve “Ce – mile” romanları ile edebiyatçı olarak ünü yayılır. 1954 yılında “Bereketli Topraklar Üzerinde” adlı romanı ile topraksız tarım işçilerinin dramını edebiyat dünyasına taşıyan Orhan Kemal, aynı yıl “72. Koğuş”u yazmaya başlar. 1958’de Sait Faik Hikâye Armağanı’nı “Kardeş Payı” adlı öyküsü ile alır. Takma isimlerle sine – ma filmi senaryoları yazan Orhan Kemal, 1964’te “Devlet Kuşu” romanına dayanılarak uyarlanan “İspinozlar” oyunu ile ilk kez tiyatroya adım atar. Kimi romanlarını oyun olarak tekrar kaleme alan yazar, 1967’de “72. Koğuş” roma – nını oyunlaştırır. Eser, Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenir. Orhan Kemal, bu oyunu ile Ankara Sanatseverler Derneği tarafından En İyi Oyun Yazarı seçilir. 1969’da Türk Dil Kuru – mu Ödülü’nü ve Sait Faik Hikâye Armağanı’nı “Önce Ekmek” adlı kitabı ile alır. Bulgar Yazarlar Birliği’nin çağrısı üzerine 1970 yılında Sofya’ya giden Orhan Kemal, geçirdiği bir beyin kanama – sı nedeniyle tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970’te hayatını kaybeder ve Zincirli – kuyu Mezarlığı’na defnedilir. Berna Moran, “‘Bereketli Topraklar Üzerin – de’; çarpıcılığını, yalnızca sadakatle yansıttığı Çukurova gerçekliğine değil, bu gerçekliği, mitoslardan gelen geleneksel bir yapı içinde ama canlılığı ayakta tutan modern bir ‘gösterme’ yöntemiyle sunmasına borçludur,” der. Prof. Dr. Mehmet Narlı ise, “Türk romanında ‘Anadolu’ya yöneliş’ olarak beliren tematik genişleme bütünüyle onun romanlarına yansır. Haylaz ve yoksul gençlerin yaşayışlarını, sınıf değiştirmek veya ekmeğini kazanmak için sa – vaşan işçileri ve küçük esnafları, sanayileşmeyi ağalık ve patronluk arası yarı feodal bir tutumla yansıtan fabrika sahiplerinin hayatlarını, amele – likten işçiliğe geçişin doğurduğu çatışmaları, si – yasal organların açtığı boşlukları dolduran vahşi kapitalizmin yaralarını gösterir onun romanları. Değişim ve dönüşümü devam ettiren bir sürecin önemli bir kesitidir 1930-1970 arası. Bu sürecin sosyolojik olarak değerlendirilmesi bir zorunlu – luktur diye düşünüyorum,” der.