100 Yılın 100 Eseri

Bir Cinayet Romanı

1989

Hiçbir şey insanın düşlediğince gerçekleşmiyor.
Sevmek gibi bir şey öldürmek… Başlangıçta sebepsiz… Olup bittikten sonra anlaşılması
olanaksız, açıklanması yapay…
Ömrüm insanları idare etmekle geçiyor. İdare ediyorum işte. Herkesi. Ve herkesten çok kendimi.
“Oysa, romancının da dediği gibi, yaşam öylesine gelişigüzel ki… İnsanın söveceği geliyor düşündükçe.”
Belki her zaman vardı öldürme düşüncesi.
Belki herkeste, her zaman vardır da bilinç düzeyine yükselmesi için uygun -öldürülmeye uygun!- bir nesneyle karşılaşılması… mı söz konusudur?

Pınar Kur

1943

Tam adı Havva Pınar Kür olan yazar, 1943’te Bursa’da doğar. Babası matematik öğretmeni Behram Kür, annesi öğretmen ve aynı zamanda yazar olan İsmet Kür’dür. Kür, ailesiyle Bilecik, Zonguldak, Ankara ve bir dönem de İngiltere ve ABD’de yaşar. Yazmaya İngilizce başlayan Kür, Robert Kolej’in Yüksek Bölümü’nü bitirir. Üniversiteden sonra Paris’e gider, tiyatro çalışmalarına devam eder, Sorbonne Üniversitesi’nde Yirminci Yüzyıl Tiyatrosu’nda “Gerçeklik ve Yanılsama: Pirandello, O’Neill ve Etkileri” başlıklı tezle doktora öğrenimini tamamlar. “Asılacak Kadın” adlı romanının ilk versiyonunu tiyatro olarak yazan Kür, kısa öyküler yazmaya başlar. 1971-1973 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda dramaturg olarak görev yapar ve çevirilere imza atar. Kür, 1974’te “Yarın Yarın” adlı ilk romanını yayımlar. Bu ilk romanı “Küçük Oyuncu” (1977), “Asılacak Kadın” (1979), “Akışı Olmayan Sular” (1983), “Bitmeyen Aşk” (1986), “Sonuncu Sonbahar” (1992), “Bir Deli Ağaç” (1992), “Hayalet Hikâyeleri” (2004), “Cinayet Fakültesi” (2006), “Sadık Bey” (2016) romanları ve öykü kitapları takip eder. İstanbul’a yerleşen ve bir yandan çevirmenlik bir yandan da İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’nda öğretim görevliliği ve gazetecilik yapar (1979-1996). “Akışı Olmayan Sular” adlı eseriyle 1984 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanır. 1989-2006 arasında yayımladığı “Bir Cinayet Romanı”, “Sonuncu Sonbahar” ve “Cinayet Fakültesi” romanları Ömer Türkeş tarafından bir üçleme olarak isimlendirilir. Yazımına 2002’de başlanan ve beş yazarın kaleme aldığı “Beşpeşe” (2004) adlı romanın yazarlarından biri de Pınar Kür’dür. Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker ve Pınar Kür’ün kadroda yer aldığı eser, bir yazarın bıraktığı yerden diğer yazarın sürdürdüğü deneysel bir kitap olur “Beşpeşe”. Berna Moran, “Pınar Kür’ünki gibi üst kurmaca yapıtlar yaşama değil de anlatının kendisine eğilir, konu olarak ‘roman’ı irdelerlerken gerçeklikle kurmaca arasındaki ilişkiyi gündeme getirirler ister istemez. Üstelik gerçeklikle kurmaca arasındaki ilişki, okuru, romanı anlamlandırırken bocalatacak kadar karmaşıktır da. Her romanın, oyunun, öykünün gerçek dünya ile uzak ya da yakın ilişkisi vardır ama ‘Bir Cinayet Romanı’nın yapısı ve dile getirdiği roman anlayışı bu soruna özel bir yer veriyor kanımca,” der. Necip Tosun ise, “Ayrıntının bir öyküde nasıl kullanılabileceğinin, tasvirlerin nasıl işlevsel hâle gelebileceğinin ve duygunun kültürle iç içe anlatılırken nasıl rahatsız etmeyebileceğinin örneklerini sergilediği için Pınar Kür’ün ‘Bir Deli Ağaç’ı (1981) öykümüzün sınır taşlarından biridir,” der.