100 Yılın 100 Eseri

Bir Gün Tek Başına

1975

Biz çok önemsiyoruz kendimizi. Bir şeyler öğrendikçe büyütüyoruz kendimizi gözümüzde. Anayolu unutuyoruz, çürüyüp gidiyoruz ara sokaklarda. Ayrıntı bu işte… Kadınlar erkeklerden daha dayanıklı olurmuş acıya.

Parça parça etmişler insanları, ustalıkla düşman etmişler… Her geçen günle, her yeni çağla birlikte yeni düşmanlıklar, uydurma düşmanlıklar bulup koymuşlar eskilerinin
üstüne. Gel de asıl düşmanlığı çıkar ortaya bakalım, göster şunlara.

İnsanlar belli bir birikim olmadan kimi şeyleri anlayamazlar. Bu da bir yasa… Fakat
kimi insanlar için birikim diye bir şey yok sanki… Her biriken şey bu kişileri biraz daha çürütüyor. Umduğunuzdan uzak yönlere düşmesini sağlıyor.

Seni bulduğum için varım ben

Vedat Türkali

1919-2016

Asıl adı Abdülkadir Pirhasan olan Vedat Türkali, 1919 yılında Samsun’da doğar. İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nü bitiren Vedat Türkali, Maltepe ve Kuleli Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapar. 1951’de siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklanıp askerî mahkeme tarafından dokuz yıl hapis cezasına çarptırılır. Vedat Türkali, 1944-1950 yılları arasındaki ağır baskı döneminde el altında dolaştırılan şiirleriyle (özellikle “İstanbul” şiiri ile) tanınır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nde M. Fuad Köprülü, Ahmet Caferoğlu, Reşit Rahmeti Arat, Ali Nihat Tarlan, Ragıp Özdem, Kilisli Rıfat Bilge ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dan ders alır. Tanpınar, çok sevdiği hocası olur ve Türkali, “Ahmet Vefik Paşa Hayatı ve Eserleri” adlı bitirme tezini onunla yapar. Cahit Külebi, Behçet Necatigil ve Yusuf Atılgan gibi şahsiyetlerle tanışır. İlk romanı olup 1974’te yayımlanan “Bir Gün Tek Başına”da 27 Mayıs Darbesi’nden önceki 8-9 aylık dönemde Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamı anlatır. Romanın Nâzım Hikmet’in, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?” şiiri ile benzerlikleri bir hayli fazladır. Vedat Türkali, “Nâzım Hikmet’in şiirde yaptığını ben romanda yapmak istedim,” der. Rıfat Ilgaz ile “Gar Yayınları”nı kurduktan sonra 1960’ta “Dolandırıcılar Şahı” filmi ile senaristliğe başlar. 1958 yılında cezaevinden çıktıktan sonra sinema alanında çalışır. Kırkın üzerinde senaryo yazar ve üç filmin yönetmenliğini yapar. Senaryolarını Vedat Türkali takma adıyla yazar. Senaristliği devam eden Türkali, 1965’te yönetmenliği dener. Vedat Türkali, “Bir Gün Tek Başına” adlı romanı ile 1974 Milliyet Roman Ödülü ve 1976 Orhan Kemal Roman Ödülü’ne layık görülmüştür. 1965’te “Karanlıkta Uyananlar”, 1977’de “Kara Çarşaflı Gelin” filmleriyle de Antalya Film Festivali’nde En Başarılı Senaryo Ödülü’nü alır. 1988-1999 yılları arasında “Güven” romanını yazmak için Londra’da bulunan Vedat Türkali, 1999’da Türkiye’ye geri döner. Londra’dan döndükten sonra da edebî çalışmalarını sürdürür. Vedat Türkali, 29 Ağustos 2016’da Yalova’da tedavi gördüğü hastanede 97 yaşında hayatını kaybeder. Naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilir. Fethi Naci, “Hiçbir şey ak ve kara diye ayrılmaz Vedat Türkali’nin romanında; o, karmaşıklığı ve bütünselliği içinde verir insanları; şemalardan, mekanik kurgulardan, ilkel neden sonuç ilişkilerinden kurtarmıştır romanını. Ve belli ki on dokuzuncu yüzyılın büyük roman ustalarını sevmekte, klasik romanın öğeleriyle yeni bir roman tekniğini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışmaktadır,” der. Tunca Arslan ise, “Yalnızca geniş hacimleri ve ‘ağırlıklarıyla’ değil, derinlikleriyle de okuru içlerine çeken ‘Bir Gün Tek Başına’, ‘Mavi Karanlık’, ‘Tek Kişilik Ölüm’ ve ‘Güven’ gibi romanlarıyla Türkiye’nin yakın tarihinden kesitlerle aydınları, solcuları, emekçileri, kararlılık ve tereddütleriyle, iç hesaplaşmalarıyla, çıkışsızlıkları, umutları ve arayışlarıyla anlattı Türkali. Bireyin ve toplumun, duygunun ve politik tutumların yansıtıcısıydı,” der.