100 Yılın 100 Eseri

Bir Kapı Önünde

1957

BİR KAPI ÖNÜNDE
Kendimizden bir adadayız,
Dört — yanımız başkalarından.
Aynı önemli kapıdan giriyoruz,
O eski, o beyaz kapıdan.
İlkin yıllar üstünde
Bizi ayıran bir dünya vardı, adımıza kurulu.
Burada yıldaşlarımız soyunup —giyiniyor,
Bilinik kılıyor birbirimizi.
Bir hastalık bulaşıyor anlamlarımıza,
Büyümsümeye vardırıyor yinlerimizi.
Ben sınırlanıyorum göz göre — göre,
Kardeşleşmemiz ayrıklaşıyor,
Kopuyor kan.
Sen konuşmadan duruyorsun senlerce karşımda.
Kalımsız bir anıtsın gençlikten, kitapsızlıktan.
Başkalarından bir adadayız,
Dört yanımız biz — gibi insandan.
Aynı önemsiz kapıdan çıkıyoruz,
O eski, o kırmızı kapıdan.

Özdemir Asaf

1923-1981

Tam adı Halit Özdemir Arun olan şair, ilk kalem ürünlerinde “Özdemir Özdem, Özdemir Yasaman” imzalarını kullanır. Ancak kendi adını kullanmak istemesine rağmen “r”leri söyleyememesi dolayısıyla soyadı kanunundan önce okul kayıtlarında geçen “Özdemir Asaf”ta karar kılar. 1923’te doğan şairin annesi Hamdiye Hanım, babası Şûra-yı Devlet üyelerinden Mehmet Asaf Bey’dir. Yedi yaşına kadar Ankara Hacıbayram’da doğduğu evde yaşayan Özdemir Asaf, 1930’da babası vefat edince ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınır. Önce Fransız Erkek Lisesi’ne kaydolan, ancak kısa bir süre sonra okul kapanınca yatılı olarak Galatasaray Lisesi’ne geçen Özdemir Asaf, ilk ve ortaöğrenimini burada tamamlar. Çocukluğunda geçirdiği bir rahatsızlığın nüksetmesi dolayısıyla bir sene okula gidemediğinden parasız eğitim hakkını kaybeden şair, lise son sınıfta kaydını aldırdığı Kabataş Lisesi’nden mezun olur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde başladığı yükseköğrenimini İktisat Fakültesi’nde sürdüren, üçüncü sınıfta buradan ayrılarak bir yıl Gazetecilik Enstitüsü’ne devam eden Özdemir Asaf, hiçbirinden mezun olmaz. Özdemir Asaf’ın imzası ilk olarak 18 Mayıs 1939 tarihli “Servet-i Fünûn / Uyanış” dergisindeki “Bir Çiftliği Ziyaret” isimli bir çeviride görülür. Şair, bu çeviride Özdemir Arun imzasını kullanmıştır. Belli başlı kitapları 1950’den sonraki şiirlerden seçilerek tertip edilmiş olan ilk şiir kitabı 1955 tarihli “Dünya Kaçtı Gözüme” ile “Sen Sen Sen” (1956), “Bir Kapı Önünde” (1957), “Yumuşaklıklar Değil” (1962), “Nasılsın” (1970), “Çiçekleri Yemeyin” (1975) ve “Yalnızlık Paylaşılmaz”dır (1978). Asaf; şiir, yazı ve çevirilerini; “Amaç”, “Büyük Doğu”, “Dost”, “Edebiyat Dünyası”, “Kaynak”, “Küçük Dergi”, “Seçilmiş Hikâyeler”, “Servet-i Fünûn / Uyanış”, “Şadırvan”, “Türkçe”, “Türk Dili”, “Varlık”, “Yeditepe”, “Yenilik”, “Yirminci Asır” gibi dergilerde ve “Vatan” gazetesinin sanat sayfalarında yayımlar. “Zaman” ve “Tanin” gazetelerinde çalışır, çeviriler yapar. Bir süre sigorta prodüktörü olarak çalışır. 1951’de Sanat Basımevi’ni kurarak matbaacılığa başlar ve kitaplarını “Yuvarlak Masa Yayınları” adı altında yayımlar. 1950’li yılların gözde etkinliği olan edebiyat matinelerinin Attila İlhan’la birlikte en sevilen şairi olan Özdemir Asaf, 1954’te Atlantik ve Amerika’nın doğusundaki kıyı şehirlerini gezer. Özdemir Asaf, 1959’da Laponya’dan başlayarak hemen hemen bütün Avrupa’yı dolaşır. 1966’da Makedonya Yazarlar Birliği’nin davetiyle Yugoslavya’ya giderek şiir kongresine katılır. 28 Ocak 1981’de hayata veda eden Özdemir Asaf, Aşiyan Mezarlığı’na defnedilir. Şükran Kurdakul, “Yoğun düşün ve duyarlıkları, çarpıcı sözcükler seçtiğini sezdirmeden küçük mısralar hâlinde işlediği kısa şiirlerle verdi. Daha sonra kimi bir kitaptan kimi yaşamdan kopardığı izlenimlerden esinlenerek bilgece dörtlükler yazdı. Kendisiyle birlikte çağıyla ve toplumuyla hesaplaşmalarda buruk öfkesini içinde saklayan yeni taşlama biçimleri getirdi,” der. Behçet Necatigil ise şu tespitte bulunur: “İlk kitabına 1952’den sonraki şiirlerini alan Özdemir Asaf’ın şiirindeki ‘ikinci kişi’ problemini, ikinci kişi ile kendi arasındaki bağlantıları çeşitli yönlerden derinleştirdiği, yaşayışını dolduran davranışları soyutlaştırarak bir düşünme planına yükselttiği, bunu yaparken de, 1950 şiirinin ortak biçim anlayışında ayrı, özel bir dil kullandığı görülür; çelişmeli, oyunlu bir mantık düzeninde mısra sayısını çok kere en aza indirdiği de olmuştur.”