100 Yılın 100 Eseri

Diz Boyu Papatyalar

1975

Yaşlı sayılmam daha ama yorgunum çok.
Yırtına bozula düzelecek bu dünya ama biz yetişemeyeceğiz nasılsa.
İnsanı önce kendi soyu yer bitirir, kendi cinsi yağmalar.
İnsan hangi yaşında severse sevsin liseli oluveriyor.
Kendi kendimle konuşmaktan yoruldum
hanım kızım, insan eninde sonunda hep aynı şeyleri söylemeye başlıyor.
Arkadaki yol şeridi uzadıkça, evden ayrılmanın tedirginliği de azalıyor, bir başınalığa alıştığını duyuyordu.
Çünkü yaz bu. Gereğince yaşanmalı ki anlatılsın kış boyunca

Tomris Uyar

1941-2003

Hukukçu olan anne ve babası Celile Hanım ile Ali Fuat Gedik’in kızı olan Tomris Uyar, 15 Mart 1941’de İstanbul’da dünyaya gelir. İlkokulu Yeni Kolej’de (1952), ortaokulu English High School’da (1957), liseyi Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde (1961) okuyan Tomris Uyar, 1963’te İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nden mezun olur. İlk evliliğini 1963’te Ülkü Tamer’le gerçekleştirir. Bu evlilikten Ekin adında bir kızı doğar. Ancak, kızını emzirirken boğazına süt kaçması sonucu hayatını kaybeder ve aile dağılır. Tomris Uyar, 1967’de Turgut Uyar’la evlenir; bu evliliğinden Hayri Turgut adında bir oğlu olur. 50 kuşağı öykücülerinden etkilenen Tomris Uyar, günlükleri, dergi yazıları ve çevirileri dışındaki yazı mesaisini öyküye hasreder. Velud bir öykü yazarı olan Uyar, kendisiyle Feridun Andaç’ın yaptığı bir söyleşide: “Öykü idmanı için Çehov’u (…), yazma keyfini kazanmak için Truman Capote’yi, Katherine Mansfield’i, Türk edebiyatıyla bağı[n]ı diri tutmak için Halit Ziya’yı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Reşat Nuri’yi, Sait Faik ile Sabahattin Ali’yi …” okuduğunu söyler. Yabancı dil bilmelerine karşın önce Türkçeyi sonra Osmanlıcayı doğru tanılarıyla okumasına özen gösteren ailesi sayesinde koyu bir Türkçe âşığı olduğunu belirtir. 1963’te Varlık’ta çeviriler yaparak edebiyat dünyasına giren Tomris Uyar’ın ilk çevirisi, 1962’de Varlık Yayınevi tarafından yayımlanan Rabindranath Tagore’un “Şekerden Bebek” adlı masalıdır. 1965’ten itibaren öyküler kaleme alan Tomris Uyar’ın öyküleri “Türkiye Defteri Siyaset ve Edebiyat Dergisi”, “Yeni Dergi”, “Papirüs”, “Soyut” adlı dergilerde yayımlanır. On bir öykü kitabı dışında, dünya edebiyatından Türkçeye kazandırdığı çevirileri ve günlükleri vardır. Çeşitli dergi ve gazetelerde yer alan eleştirileri, denemeleri ile edebiyat incelemeleri, polemikleri ve söyleşileri Handan İnci tarafından derlenmiş; “Kitapla Direniş”, “Aşkın Yıpranma Payı” adlarıyla toplu olarak yayımlanmıştır. 2003 yılında yemek borusu kanseri nedeniyle vefat eden yazarın kabri Zincirlikuyu Mezarlığı’ndadır. Tomris Uyar, çevirileri ve öyküleriyle, Turgut Uyar ile birlikte çevirdiği Titus Lucretius Carus’un “Evrenin Yapısı” adlı eseriyle TDK Çeviri Ödülü (1975), Michael Bogdanov’un “Hiawatha” adlı oyununun çevirisiyle Avni Dilligil Tiyatro Çeviri Ödülü (1986-1987), Yürekte Bukağı adlı öykü kitabıyla 26. Sait Faik Hikâye Armağanı (1980), “Yaza Yolculuk” adlı öykü kitabıyla 33. Sait Faik Hikâye Armağanı (1987), “Yaza Yolculuk” adlı kitabındaki “Son Sanrı” öyküsüyle -törene katılmadığı gerekçesiyle kabul etmediği1. Haldun Taner Öykü Ödülü (1987), Tennessee Williams’ın “Yağmur Gibi Söyle Bana” adlı eserinin çevirisiyle Dünya Kitap Ödülleri Yılın Çeviri Kitabı Ödülü (1999), “Güzel Yazı Defteri” adlı öykü kitabıyla 26. Sedat Simavi Edebiyat Ödülü (2002) ve Dünya Kitap Ödülleri Yılın Telif Kitabı Ödülü (2002) gibi ödüllere layık görülür. Necip Tosun onunla ilgili şöyle der: “Gündelik hayatın kuşattığı insanların arayışları, çaresizlikleri, hüzünleri onun öyküsünü yasladığı temel dayanaklardır. Öykülerinde aşkın, hüznün, coşkunun, yenilginin bin bir yüzünü açık etmeye çalışan Uyar, bütün bir öykü serüveninde hep aynı temaların peşinden koşmuştur. Bir cins olarak kadın (küçük kız/genç kız/evli kadın), aile kurumu, sosyal ve toplumsal değişim, fânilik, incelik, yüzleşme, öykülerinin belirginleşen ortak paydası olur. Tüm kitaplarında bu temaları açmaya, zenginleştirmeye çalışır.” Prof. Dr. Abdullah Uçman ise, “Tomris Uyar, özellikle ‘Diz Boyu Papatyalar’dan itibaren, hayatta rastlanan fakat dikkati çekmeyen, sıradan diyebileceğimiz insanların hüzün, ıstırap ve sevinçlerini anlatmayı dener. Değişik gözlemleri kendine has duyarlığıyla hikâyeleştiren yazar, eserlerinde küçük umutlar peşinde koşan kahırlı insanların karşılaştıkları engeller ve kahramanların bu engeller karşısındaki tavırlarını sergiler,” der.