100 Yılın 100 Eseri

Esir Şehrin İnsanları

1956

Kâmil Bey bir kitapta okumuştu; kadın olsun erkek olsun, çoğunlukla yeni bir arkadaş bulmadıkça boşanmayı göze alamazmış! Bırakmaya kalkışanlarda sezilen bir uçuş hazırlığı, bir kıyıcı hafiflik ki seyrine bile dayanmak zor!

Devletler tıpkı insanlara benziyorlar, yaşlandıkça acınası, titrek, gülünç oluyorlardı.

Alçak insanlar yükseldikçe alçaklıkları da o ölçüde artıyor.

Dün akşam yaşamaya biraz ısınırım umuduyla gezmiştim, bütün gece gördüklerim, artık bu bencil insanlardan kurtulmak gerektiğini anlattı.

Yoksulluk umut kırıcıydı. “Umudunu yitiren her şeyi yitirmiş olur.”

Benim bu dünyada gömleklerimden başka kaybedecek bir şeyim yok!

Geçen ömürden şu sırrı anladım ki ben

Ölüm, bir didinmenin durgunluğa yerini bırakmasıdır.

Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak.

Oysa insan kötü bir iş yapmak zorunda kalırsa, hiç değilse ruhuyla yorulur.

İnsan bir kere tek başına kalmaya görsün!

Nerede olsa tek başınadır. Meydan savaşında bile…

İnsanları yargılamak işini üstlerine alanlar, ne ağır sorumluluk yükleniyorlar.

Ama insan çaresiz kalınca, korktuğu işleri, hem de dizleri birbirine vura vura pek güzel yapıyor.

Çöküntü devirlerinde iki çeşit insan meydana çıkıyor. Namussuzlarla namuslular… İki tarafta da boğuşma büyük bir şiddetle, açıktan yürüyor.

Kemal Tahir

1910-1973

Asıl adı İsmail Kemalettin olan Kemal Tahir, 13 Mart 1910 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelir. Bir ara Tipi ve Benerci soyadlarını kullansa da sonunda Demir soyadını alır. Babası bir dönem II. Abdülhamid’in yaverliğine kadar yükselen ve Yıldız Sarayı özel marangozluğunu yapan Şebinkarahisarlı Yüzbaşı Tahir Bey, annesi saray terbiyesi görmüş bir Çerkez olan Nuriye Hanım’dır. Kemal Tahir, ailenin dört erkek çocuğundan birisidir. Babası savaş yıllarında seyyar hastaneler inzibat subayı olduğu için Çanakkale, Aydın, Burdur gibi Batı şehirlerinde ilköğrenim gören Kemal Tahir, ortaokulu 1923’te Kasımpaşa’da, Cezayirli Hasan Rüşdiyesi’nde bitirir. Aynı yıl Galatasaray Sultânîsi’ne giren Kemal Tahir, burada ancak 10. sınıfa kadar okuyabilir. Annesinin vefatı üzerine buradaki öğrenimini bırakmak zorunda kalan yazar, avukat kâtipliği, Zonguldak Kömür İşletmeleri Ambar memurluğu gibi işler yapar. İlk kitabı, 1936’da yayımladığı “Namık Kemal İçin Diyorlar Ki” adlı kitapçıktır. Kemal Tahir çeşitli gazete ve dergilerde röportajcı, redaktör, çevirmen olarak çalışır. Nâzım Hikmet’in de dâhil olduğu bir grupla beraber “donanmayı isyana teşvik” suçundan 1938 yılında 15 yıl ağır hapse mahkûm olur. Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 1950 yılında çıkardığı af yasasıyla hürriyetine kavuşan Kemal Tahir, bir taraftan romanlarına çalışır bir taraftan gazetecilik yapar. “6-7 Eylül Hadisesi” olarak geçen olaylar sırasında 6 aylık bir mahkûmiyet daha yaşayan yazarın hikâye ve romancılığı 1955’te yayımladığı “Göl İnsanları” ile başlar. Kemal Tahir’e asıl şöhretini kendisine Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü de kazandıran “Devlet Ana” getirir (1967). Hapishane yıllarında da bazı sağlık sorunları yaşadığı bilinen yazara 1970 yılında akciğer kanseri teşhisi konulur. Bir ameliyatla sol akciğeri tamamen alınan Kemal Tahir, 1973’te geçirdiği kalp kriziyle hayata veda eder. Sahrayıcedit Mezarlığı’nda medfundur. Selim İleri, “Esir Şehir dizisinin ilk kitabı olan ‘Esir Şehrin İnsanları’; olayları akıp giden, sürükleyici, Mütareke İstanbul’unu yansıtan bir romandır. Ayrıca, Kemal Tahir’in ‘büyük kent’, İstanbul romanlarının da ilkidir. Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayan yıllar, koşullar roman boyunca saptanır. İstanbul halkının Millî Mücadele’ye gizli katkıları, yardımları zengin ayrıntılarda işlenmiştir. Bu romanda, Halide Edip Adıvar da Sultanahmet Mitingi’ndeki büyük coşkusuyla belirir ve etkileyici bir sahnenin başkişisi olur,” der. Kurtuluş Kayalı ise Kemal Tahir’i şöyle anar: “Kemal Tahir’in Türk okurlarını kendine bağlayan yapıtı ‘Esir Şehrin İnsanları’ ve onu tamamlayan ‘Esir Şehrin Mahpusu’ nehir romanıdır. Paşazade, yaşamını dış ülkelerde, Osmanlı elçiliklerinde geçiren Kâmil Bey ve karısının I. Dünya Savaşı sonrası, işgal altındaki İstanbul’a dönüşü ve zamanla olumlu bir çizgiye ulaşarak ‘Millî Harekete’ katılışı romandaki ana temadır. (…) ‘Esir Şehrin İnsanları’, ‘Esir Şehrin Mahpusu’, ‘Yol Ayrımı’ romanlarındaki Kâmil Bey, yurtsever bir kişidir. Millî Mücadele sürecinde, sürece yardımcı olabilmek için arkadaşlarıyla çok büyük çabalar sarf etmektedir. (…) ‘Esir Şehrin Mahpusu’nda öğretmen Ramiz’in bir İstanbul külhanbeyi kisvesine bürünerek hâkim önünde yaptığı üç beş sayfalık savunma şaheserdir. ‘Eğer bir roman köy kahvesinde okunmuyorsa, kıymet-i harbiyesi yoktur’ cümlesi, onun niçin diyalogları tercih ettiğini ve neden diyalog sahibi özneleri zaman ve muhite uygun konuşturduğunu açıklar. Hülasa Kemal Tahir tiryakilik yaratan, kendi okurunu kendi oluşturan muharrirlerdendir.”