100 Yılın 100 Eseri

Gazoz Ağacı

1954

Çocukluğumuzu unuttuğumuz, dünyaya çocuğun gözleriyle bakmayı küçümsediğimiz gün zenginliklerimizi de yitirmişiz.

Bazen de hayatın ayırdıklarını ölüm birleştiriyor…

Biz kendimizi bile doğru dürüst anlayamıyoruz. Kaldı ki başkalarına, o başkaları isterse en yakınlarımız olsun, anlatalım. Olur mu böyle şey? Görülmüş müdür bir insanın bir başka insanın içinden geçenleri tıpa tıp anladığı?

Saatler insana her zaman güzel şeyleri anımsatmıyor sevgilim. Şimdi de kalkmış kadrandaki sayılardan biri fena fena bakıyor yüzüme. Hangisi olduğunu iyice seçemiyorum ama. İçimin bir tuhaf olduğunu, başımın döndüğünü duyuyorum. Bir gün de, bir günün bir saatinde öleceksiniz.

Üniversite öğrencisi gencin her gün bir tomar kitap, dergiler, gazeteler bulunurdu koltuğunun altında, ne denize bakardı o, ne de kıyılara, oturur oturmaz, hepsine yabancı bir başka dünyaya gömülürdü. Şiir meraklısıydı, arada bir başını kaldırır, gözleri Haliç’ten de buğulu, uzak servilere, gömütlüklere dalarak ne idüğü anlaşılmaz bir şeyler mırıldanırdı.

Kalabalık görmek istiyordum. Bir pencerenin önüne oturayım, acayip giyimli bir kadın geçsin, düşüncemi de ardından alsın götürsün istiyordum.

İnsanların benden uzaklaşırken alıp götürdükleri, yaklaşırken de getirmedikleri bir şey vardı ki adını bulabilmek için neler vermezdim

Sabahattin Kudret Aksal

1920-1993

Sabahattin Kudret Aksal, 25 Mart 1920’de İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde doğar. Babası, Harbiye Nezareti mümeyyizlerinden Saadettin Bey’dir. Sabahattin, henüz üç aylık bebekken Saadettin Bey hastalanır ve hayata gözlerini yumar. Işık Lisesi’nden 1937’de mezun olan Aksal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bir yıl öğrenim görür. Öğretmeni Hilmi Ziya Ülken’in İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde dersler vermesi nedeniyle, dikkati ve isteği bu bölüme yönelir. Cahit Sıtkı’nın yaptığı seçimle ilk şiiri “Biri Var”, “Varlık” dergisinde 1938’de, ilk öyküsü “Küllük” dergisinde 1940’ta yayımlanır. 1938-1939 eğitim-öğretim yılında başladığı Felsefe eğitimini 1943’te tamamlar. Aynı yıl, lisede ve üniversitede birlikte öğrenim gördükleri Fatma Münire Hanım ile evlenir. 1949’dan 1970’e kadar, Çalışma Bakanlığı İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğünde Çalışma Müfettiş Yardımcısı, yine aynı yerde İş Müfettişi, İstanbul Belediyesi bünyesinde Müfettiş, Teftiş Heyeti Üyesi, Konservatuvar Müdürü, Şehir Tiyatroları Müdürü, Şehir Operası Sanat Yönetmeni, Yazı İşleri Müdürü, Sanat Müşaviri gibi çok çeşitli görevlerde bulunduktan sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü Psikoloji-Estetik Öğretmenliğine başlar. Emekliliğine kadar da bu görevini sürdürür. Türkçe öğretmeni olarak başladığı memuriyetini, yine öğretmen olarak yaklaşık otuz altı yıl sonra tamamlar. 1954’te yayımlanan “Gazoz Ağacı”, 1955’te Sait Faik Edebiyat Ödülü’nü, 1956’da yayımlanan “Yaralı Hayvan” ise 1957’de Türk Dil Kurumu Sanat Armağanı’nı kazanır. 1985 yılında “Vav’lar” adlı öyküsü ile Enka Bilim ve Sanat Ödülü’ne layık görülür. 19 Nisan 1993’te İstanbul’da hayatını kaybeden Sabahattin Kudret Aksal’ın mezarı Karacaahmet Mezarlığı’ndadır. Tahir Alangu, “Gazoz Ağacı’ndaki hikâyelerinden, başkalarının ‘küçük adamın yaşama savaşı’nı anlatmada kullandıkları bütün zengin ayrıntıları, gözlemlerini, kendi ‘tasarlama’larını anlatmak için bir basamak, bir atlama taşı olarak kullanıyordu. Dış olayların ayrıntıları ile belirlenen kişilerin bizi kendi dünyalarını götürmelerine karşılık, bu hikâyelerindeki bütün bu unsurlar, onu, sürekli olarak hep kendi kişisel serüvenine, şairce kurup kendi gerçek hayatının üstünde tutmaya çalıştığı bir ‘düşsel tasarı yaşaması’na götürüyordu,” der. Necip Tosun, “Aksal; öykülerinde, atmosfer yaratmada, sahne kurmada, karakter çizmede başarılıdır. Anlatımda hiçbir zaman yapaylığa düşmeyen, satır satır, özenle örülen bir yapı inşa eder. Ancak onu öykü dünyasında ayrıcalıklı kılan temel özelliği, hep çizgi üstü öykülere imza atmasıdır. İlk öyküsünden, son öyküsüne kadar şiirsel, akıcı, kusursuz bir dille, kalıcı insani sorunları öyküsüne taşımıştır. Hayat algısını, mutluluk kavramını ve aile kurumunu öykülerinin temel izlekleri olarak ele almıştır.” der. Selim İleri ise yazar hakkında şunları söyler: “Sabahattin Kudret Aksal, öykülerinde, politik bakışı yansıtmamaya özellikle dikkat etmiştir. Konuları zaman parçalarına iyice sindirilmiş hatta konusuzluğa kayılmış bu öykülerde belirgin, sivri kişilere de rastlamıyoruz. Düz bir çizgide, içe dönük diyemeyeceğimiz bir gizlenmede yürür öyküler. Bence Sabahattin Kudret Aksal’ın önemli yanı, öyküyü kurmada toplanıyor. Gerek ‘Gazoz Ağacı’ gerekse ‘Yaralı Hayvan’, öykünün kurulması ve işlenmesi evrelerini çok titizce ortaya sermiş yapıtlar. Aksal, bir öykü kuramcısı. Ürünlerini titiz, kılı kırk yararak, tüm yönsemeleri irdeleyerek kurmuş. Bir anlatı ustası bence. Bulanıklığı, kapalılığı düzlükte kaynaştırmanın, yalınlığa indirgemenin kendine özgü bir yazarı.”