100 Yılın 100 Eseri

Gölgesizler

1995

Unutma ki yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.
Sevme demiyorum, demiyorum ama adabıyla yapın şu işi!
Her kadının gözünde bir erkeğin kaybolup gideceği boşluk bulunduğuna inanmıştı.
– Yine unutacaksın kuşkusuz, belki bir kez daha soracaksın.
– Desene yaşam tekrarlardan oluşuyor…
– Tekrarlardan değil, dedi; tekrarların tekrarından.
İnsan cama uzun süre bakınca hep böyle olur, mutlaka bir yüz görür. Daha doğrusu
herkesin, asla göremeyeceği hâlde görmek istediği kayıp bir yüzü vardır.
Koşarsın koşarsın da varamazsın hani; içindeki umut varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın uzandıkça da kolların uzar babam uzar… Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu…
Hem öyle bir bunalıyorum ki, çekip gitmek geliyor içimden; çekip gitmek ve bir daha hiç mi hiç dönmemek…
Düşünce insanın içine düşünce, yolun yarısı tamam. Yani varılır bir yere, önceki noktada değilsindir artık ve dönemezsin. Dönsen de eksik.

Hasan Ali Toptaş

1958

1958’de Denizli’nin Çal ilçesine bağlı Baklan kasabasında doğar Hasan Ali Toptaş. Annesi ev hanımı, babası tır şoförüdür. İlk ve ortaokulu Baklan’da tamamlar. Toptaş’ın Çal Lisesi’nde okurken yazdığı “Tövbe” adlı öyküsü, Çal Kaymakamlığı’nın Orman Bayramı vesilesiyle düzenlediği yarışmada ödül kazanır. 1975’te lise eğitimini tamamlamasının ardından Uşak Meslek Yüksekokulu’na kaydolan Toptaş, bir yıl sonra okuldan ayrılır. Denizli’ye dönerek dayısının kahvehanesinde iki yıla yakın çalışan Toptaş, öykü yazmayı sürdürür ve öykülerini “Denizli” gazetesinde yayımlar. Askerlik vazifesini Diyarbakır ve Şanlıurfa’da tamamlayan yazar, önce taksi şoförlüğü yapar, ardından Çivril Vergi Dairesi’nde veznedarlığa başlar. 1985’te Maliye Bakanlığı’nın açtığı yöneticilik sınavını kazanmasının ardından Ankara’ya yerleşir. İlk öykü kitabı “Bir Gülüşün Kimliği” 1987’de, ikinci öykü kitabı “Yoklar Fısıltısı” 1990’da yayımlanır. 1993’te yayımlanan “Ölü Zaman Gezginleri” adlı öyküsü Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü alır. “Sonsuzluğa Nokta” adlı yayımlanmamış romanıyla aynı yıl Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği yarışmada mansiyon kazanır ve bu eseri Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanır. 1994’te “Gölgesizler” adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alan Toptaş’ın, “Bin Hüzünlü Haz” adlı romanı 1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne, “Uykuların Doğusu” adlı romanı ise 2005 Orhan Kemal Roman Armağanı’na değer görülür. Yazarın ayrıca “Yalnızlıklar” adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, “Kayıp Hayaller Kitabı” adlı bir romanı, “Ben Bir Gürgen Dalıyım” adlı bir çocuk romanı ve “Harfler ve Notalar” adlı bir deneme kitabı vardır. Yazarın Almanya, Finlandiya, Güney Kore, Hollanda, İsveç ve Fransa’da yayımlanan “Gölgesizler” adlı romanı 2009’da Ümit Ünal tarafından aynı adla filme çekilir. “Yalnızlıklar” adlı eseri de önce Hollanda’da, daha sonra da “Tiyatro Oyunevi” tarafından Türkiye’de tek kişilik oyun olarak sahnelenir. 2009’da Türk Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin düzenlediği Edebiyat Mevsimi Büyük Ödülleri’nde Roman Ödülü’ne layık görülen yazarın 2013’te yayımlanan “Heba” adlı romanı 2013 Sedat Simavi Ödülü’nü kazanır. 2016’da “Kuşlar Yasına Gider”, 2019’da “Beni Kör Kuyularda” adlı romanları yayımlanır. Semih Gümüş, “Romanı başından sonuna sahne sahne canlandıran görsel bir anlayışın dışında, sözcüklerin, dilin anlamına dayanan bir tasarım yaparak yazıyor Hasan Ali Toptaş. ‘Romanı romanın içinde düşünmek’ de diyor buna. Böyle bir yaratım süreci her romanda dili ve anlatım biçimini öteki bütün öğelerin üstüne çıkarırken anlatılanın baskı altında kalmasına da yol açabilir. Márquez’de ya da Yaşar Kemal’de böyle olmaz da, Hasan Ali Toptaş’ta böyle olabilir, başka bir biçimde Bilge Karasu’da da. Dolayısıyla dramatik kurgunun anlatının gövdesini oluşturmadığı bu roman anlayışında, romanın bir asıl sorunu -ve belki yan sorunları- olmakla birlikte, o sorunları içine alıp hareket ettiren bir hikâye kurma amacı geride kalabilir,” der. Prof. Dr. Alaattin Karaca ise “Gölgesizler” hakkında şunları söyler: “Gölgesizler, alışılmadık bir kurgusal tekniğe sahiptir. Toptaş da bunun bilincindedir ve anlaşıldığı kadarıyla, bu kurgusal yapıyı öne çıkarmak gayretindedir. Yazar, bu postmodern kurgu içine kafkaesk bir var oluşyok oluş öyküsü yerleştirmiştir. Kuşkusuz bu var oluş-yok oluş teminin arka planında fizikteki ‘paralel evrenler’ düşüncesi yatmaktadır ve devlet-bürokrasi-birey arasındaki otoriter ilişki ve bu ilişkinin bireyi ezmesini konu edinmesi bakımından eserde Kafka’nın izlerine de rastlamak mümkündür,” der.