100 Yılın 100 Eseri

Gül Yetiştiren Adam

1979

Bence insanı tanımanın bir tek yolu vardır, onu bitmiş kabul etmek. Onu artık yaşamıyor saymak. İnsan ancak böyle bakınca onu olduğu gibi, tamamlanmış olarak görür.

İnsanlar aslında birbirini tanımadıkları için severler, şaşırtıcı değil mi? Tanıdıktan sonra nefret ederler birbirlerinden.

İçinizdeki İslamı gösterin. Çünkü İslam, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir,

İslam açık. İman kalptedir, İslam zahirde.

İslam şeriatsa, şeriat sizin amellerinizde görünmek ister.

Peki, niye evlendin?

Peşimden koşturuyordu, biraz da seviyordum onu galiba ne bileyim işte, oluverdi…

Dışı kafire benzeyen insanın içi de ona benzemeye başlar.
Beklemek… evet. Bekliyordu. Kim, kendini sonuçsuz bir beklemeye mahkûm edebilir ömür boyu?

Hep yalana inanmaya alışmış olanlar doğruya inanmakta güçlük çeker.

Ne var ki, o her zaman şaşırtıyor beni.

Kötümserlikten iyimserliğe geçmeme de engel oluyor. Düz bir hat üzerinde gidemeyeceğimi, sarkaç gibi, bir o yana, bir bu yana kayıp durduğumu anlıyorum.

Kendimizde ve onlarda olmayan nitelikleri yakıştırarak bakıyoruz. Sonra bir gün gerçekle karşılaşınca düş kırıklığı… Bundan dağılıyoruz

Rasim Özdenören

1940-2022

1940’ta ikiz kardeşi Alâeddin’le Kahramanmaraş’ta doğan Rasim Özdenören’in babası mühendis Hakkı Özdenören, annesi Ayşe Özdenören’dir. Baba tarafı İstanbullu olan yazar, anne tarafından Necip Fazıl Kısakürek ile akrabadır. İlkokul öğrenimine Maraş’ta başlayan yazar, babasının tayini nedeniyle gittikleri 1952 yılında Malatya Gazi İlkokulu’nu, 1955’te de Tunceli Ortaokulu’nu bitirir. 1958 yılında mezun olacağı Maraş Lisesi’nden sıra arkadaşları arasında Erdem Beyazıt, Sait ve Cahit Zarifoğlu kardeşler ile Hasan Seyithanoğlu gibi isimler vardır. İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nü 1964 yılında bitiren yazar, aynı üniversitenin Hukuk Fakültesi’nden de 1967’de mezun olur. Devlet Planlama Teşkilatı’na uzman yardımcısı olarak giren Özdenören, 1969 yılında Nuri Pakdil’in yayımladığı “Edebiyat” adlı dergide Akif İnan ve Erdem Beyazıt gibi isimlerle görülür. Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken “Kalkınma İktisadı” konulu yüksek lisans çalışması için Amerika’ya giden Özdenören, 1970-71 yıllarında bulunduğu New Mexico Üniversitesi’nde tezini tamamlayamadan geri döner. 1972’de girdiği Devlet Planlama Teşkilatı’ndan 1975 yılında istifa ederek ayrılır. Aynı yıl Kültür Bakanlığına müşavir olarak girer ve 1978’e dek burada çalışmaya devam eder. Aralık 1976’da Cahit Zarifoğlu, Alâeddin Özdenören, Erdem Beyazıt, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan ile “Mavera” dergisini çıkarır. 1978’de ayrıldığı Kültür Bakanlığından sonra 1980’de Devlet Planlama Teşkilatı’na geri döner. Burada uzman, yayın ve temsil dairesi başkanlığı, genel sekreter yardımcılığı ve müşavirlik gibi çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 2005 yılında genel sekreter iken emekli olur. Lise yıllarında edebiyat dünyasında varlık göstermeye başlayan Özdenören’in ilk öyküsü “Varlık”ta yayımlan “Akar Su”dur. “Soyut” ve “Diriliş” dergileri ile “Yeni İstiklâl” gazetesinde çıkan öyküleri, 1967 yılında ilk öykü kitabı olarak “Hastalar ve Işıklar” adında yayımlanır. 1973’te ikinci öykü kitabı “Çözülme”, 1974’te “Çok Sesli Bir Ölüm”, 1977’te “Çarpılmışlar” yayımlanır. 1979’ta “Gül Yetiştiren Adam” okurla buluşur. 1983’te yayımlanan “Denize Açılan Kapı” ile 1999’daki “Kuyu” arasında denemelerini kitaplaştırmaya ağırlık verir. Özdenören, 2015’te Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne ve 2016’da Necip Fazıl Kısakürek Saygı Ödülü’ne layık görülür. 23 Temmuz 2022’de Ankara’da vefat eden Rasim Özdenören, İstanbul Eyüp Sultan Camii Haziresi’ne defnedilir. Cemal Şakar, Özdenören’in tek romanı hakkında, “Gül Yetiştiren Adam, Rasim Özdenören’in yayımlanmış tek romanı olmasının yanında, öyküleri de dâhil yazdıkları arasında politik çağrışımları en güçlü olanıdır. Romanda siyasi motif oldukça örtülü bir biçimde verilir ama Gül Yetiştiren Adam ve protestosu söz konusu olduğunda romanın, doğal olarak Kurtuluş Savaşı temalı siyasal edebiyat şablonlarına aykırı bir düzlemde yer aldığı açıktır. Bununla birlikte, Gül Yetiştiren Adam’ı salt bir siyasal alegori olarak okumak romanı hafifsemek olacaktır. Roman, gerçekte daha derin ve kapsamlı bir hesaplaşmanın, kişi ve toplum planında bir nefs muhasebesinin destanıdır,” der.