100 Yılın 100 Eseri

Hakkari’de Bir Mevsim

1977

İçimde garip bir duygu; sanki bir başkasının adına yolculuk ediyorum.
Kitaplarını da dostlarını seçer gibi seçmeli kişi, öyle değil mi?
Niçin bu kadar yalan konuşuyorsun?
Yalana inanmak daha kolaydır da onun için.
Sizin dünyanız aklı başında insanların dünyası ise bırakın ben çıldırayım.
Hem öğretmen, hem öğrenci olduğunu unutma, diyorum kendi kendime. Ve hep öyle kal.
Ne kadar kısa yaşıyoruz
Ne uzun ölüyoruz
Çünkü günahların en büyüğünü işlemişim demektir. Anadilimi unutmak.

Ferit Edgü

1936

Tam adı İsmail Ferit Edgü olan yazar, İstan – bul’da doğar. Fatma Nevber Hanım ile memur olan Mehmet Nuri Edgü’nün oğludur. Anne ta – rafından büyük dedesi Eğribozlu Mehmed Emin Sırrî, “divan” sahibi bir 19. yüzyıl Bektaşî şairidir. Ferit Edgü, kendi ifadesiyle 1952 yılında ba – basının vefatından “on beş yirmi gün önce” 16 yaşında iken ilk şiirini kaleme alır ve şiir aynı yıl “Kaynak” dergisinde yayımlanır. Babasının vefatının yarattığı sarsıntılar sonucu başka şiirler de yazan Ferit Edgü, bu ilk şiirlerinden seçme yaparak önce “Ah Min-el Aşk”ı (1978); daha sonra ise “Dağ Şiirleri”ni (1999) yayımlar. “Mavi Hareketi” topluluğuna dâhil olduğu için yazdığı “Mavi Dergisi” (1952-1954), 24. sayıya ge – lindiğinde sahibi Teoman Civelek’in ayrılmasıy – la ilk dönemini tamamlayınca, bir aylık kısa bir aradan sonra “Son Mavi” adıyla Ferit Edgü’nün belirleyiciliğinde yeniden yayın hayatına başlar. Edgü 1953’te Vedat Günyol ile tanışır ve öyküler yayımlamaya başlar. 1958’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nin son sınıfında iken seramik kimyası öğrenimi için Almanya’ya giden Edgü, aynı yılın sonuna kadar Münih’te kalır. Oradan Paris’e geçer ve Paris’te Akademie Feu’da altı yıl kadar seramik öğrenimi alır. Bu arada Sorbonne’da felsefe, Louvre’da sanat tarihi kurslarına devam eden Edgü, 1964’te Paris’ten yurda döner. Askerliğini, 1967 yılında yedek subay öğretmen olarak Hak – kâri’nin (günümüzdeki adı Işıklar olan) Pirkanis köyünde ve Keskin’de yapar. Ardından yeniden Paris’e gider. Ferit Edgü’nün yedek subay öğret – men olarak gittiği Hakkâri’de farklı dış gerçek – likler ile yüzleşmesi, yazın yaşamında dönüm noktası olur. Hakkâri’de geçirilen süre, yazarın düşünsel anlamda “yeniden doğma”sını sağlar. Edgü, Ocak 1964-Nisan 1974 arası on yıllık süreç – te ilk romanı olan “Kimse”yi kaleme alır. 1976’da yayımlanan roman, fiziksel mekân olarak köyde geçmesine, köy ve köylüyü anlatmasına rağmen köy romanı değildir. Edgü, 1964’te er-öğretmen olarak gittiği Hakkâri’nin Pirkanis köyünde yaşadıklarını yıllar sonra düşle gerçeği bir arada kurgulayarak yazdığı “O/Hakkâri’de Bir Mev – sim”, 1977’de yayımlanır. Romanın kendini sür – gün ya da kazazede olarak tanımlayan isimsiz kahramanı, gerçekleşip gerçekleşmediği belirsiz bir kaza sonucu kendisini yabancı olduğu bir za – man ve mekânda bulur. Denizden dağa düşmüş – tür ve Hak kentinin Pir köyündedir. Adını, hatta aynadaki yüzünü dahi tanıyamayacak kadar kendine ve herkese yabancıdır. 1977’de yayımla – nan romanda kahramanın Pirkanis köyündeki yaşantısı anlatılırken Doğu tez, Batı ise antitez olarak sunulur. “Hakkâri’de Bir Mevsim”, yönet – men Erden Kıral tarafından 1982’de sinemaya uyarlanır. Filmin senaryosu, Ferit Edgü ve Onat Kutlar tarafından yazılır. İstanbul’da bir reklam ajansında metin yazarı olarak çalışan Edgü, bir reklam şirketi ile “Ada Yayınları”nı (1976-1990) kurar ve yönetir. Ayrıca Narmanlı Yurdu’ndaki Bedri Rahmi Sanat Galerisi’nin de yöneticiliğini yapar. Prof. Dr. Yıldız Ecevit, “Somut yaşamın renk – leriyle dokunmuş fantastik bir düş dünyasını yansıtan Ferit Edgü; Hakkâri’nin bir dağ köyünü anlatırken, yaşam kabuğunun gizil yüzünde saklı soyut gerçekleri de anlatıyordur aynı za – manda,” der. Feridun Andaç ise, “Edgü, anlatısını; anlatıcının yaşadıklarına, tanıklıklarına dayandırarak; İn – sana/yaşama dair gerçeklikleri yazının gerçe – ğinde yeniden kurar. Bunu, anlatının açılımsal boyutlarıyla, ‘sınırlı ve bireysel’ durumlardan yola çıkarak yansıtır,” der.