100 Yılın 100 Eseri

Kendi Gök Kubbemiz

1961

AKINCILAR
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!”
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle

Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan

Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Yahya Kemal Beyatlı

1884-1958

Asıl adı “Ahmet Âgâh” olan Yahya Kemal, 1884’te Üsküp’te doğar. Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci ile şair Leskofçalı Galip’in yeğeni olan Nakiye Hanım’ın oğludur. Şiir yazmaya başlayınca adını “Âgâh Kemal” yapar, aşağı yukarı 1915 yılına kadar bu adı kullanır. Ancak daha sonra yazı ve şiirlerinde “Yahya Kemal” takma adını kullanır ve bu adı nüfusuna yazdırır. 1892’de Üsküp İdâdîsi’ne giren Yahya Kemal, ailesi Selanik’e taşınınca kaydını oradaki idâdîye nakletmiş fakat annesinin ölümü, babasının yeniden evlenmesi üzerine tekrar Üsküp’te okumak zorunda kalmıştır. 1902’de İstanbul’a gönderilen Yahya Kemal, Vefa İdâdîsi’nde okurken 1903’te Jön Türk olmak üzere Paris’e kaçar. 1912 yılında Paris’ten İstanbul’a döndükten sonra 1913’te Dârüşşafaka İdâdîsi’nde edebiyat ve tarih öğretmenliği yapan Yahya Kemal, 1914’te Medresetü’l-Vâizîn’de de Medeniyet Tarihi dersleri verir. Daha sonra 1916-1919 yılları arasında Dârülfünun’da Medeniyet Tarihi, Batı Edebiyatı Tarihi ve Türk Edebiyatı Tarihi derslerinde müderris olarak görev alır. 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra “Âtî”, “İleri”, “Tevhîd-i Efkâr”, “Hâkimiyet-i Milliye” gazetelerinde ve arkadaşlarıyla çıkardığı “Dergâh” dergisinde Millî Mücadele’yi destekleyen yazılar yazan Yahya Kemal, 1922’de Barış Antlaşması için Lozan’a giden heyette danışman olarak yer alır. 1923’te de Urfa milletvekili olur. 1926’da Varşova, 1929’da Madrid’de orta elçi olarak görevlendirilir. Madrid’deyken 1931’de Lizbon elçiliğini de yürütür. 1934-35 döneminde Yozgat, 1935-1943 döneminde Tekirdağ ve 1943- 1946 döneminde İstanbul milletvekili olarak görev yapar. Halkevleri’nde sanat danışmanlığı yapar ve 1949’da Pakistan Büyükelçisi iken emekli olur. 1958’de hayatını kaybeder. Aşiyan Mezarlığı’nda medfundur. Şiirlerini mükemmel hâle getirmediği gerekçesiyle sağlığında kitaplaştırmak istememiştir. 1 Kasım 1958 tarihinde vefatı üzerine, İstanbul Fetih Cemiyeti’nin 7 Kasım 1959 günkü toplantısında Nihad Sâmi Banarlı’nın teklifiyle “Yahya Kemal Enstitüsü” kurulmasına karar verilir ve eserleri yayınlanır. Ahmet Hamdi Tanpınar, “Yahya Kemal, her şeyden evvel bir şekil ve mükemmeliyet şairidir. Son şiirlerin evvelden söylenmiş birkaç mısraın etrafında muayyen kolaylıkları kabul etmek şartıyla düşünceyi olduğu gibi veren dağınıklığı istisna edilirse -şekil endişesi son zamanlarında eski dille olan şiirlerine geçmişti- daima şekil titizliği ve mükemmeliyet kaygısı içinde eserini vücuda getirmiştir,” der. Mehmet Can Doğan ise, “Klasisizmin canlandırılması şeklinde beliren neoklasisizm, Yahya Kemal’in şiirinde hem işçilik hem de cesamet bakımından mimariyi haber verir. Bu, modern şiir anlayışlarının sonucu olan ‘yapı’ sorununu belirginleştirir. Yahya Kemal, Osmanlı’nın ‘şehir’ ve ‘mimari’ gibi maddi kültürel değerlerini, hem tema hem de yapı yönünden güncelleme isteğiyle tarihsel bir durum olan ‘cezr’i, sanatta ‘medd’e çevirir. Tarihe bakan veya kendini tarihle kuran ve duyan bilinç, unutulanları şiirde ses ve söyleyişle yeniden kurar, başka bir deyişle hatırlar. Bu modern bilinci, milletin tarihi kadar ve ona bağlı olarak, özel (bireysel) tarih de unutma ve hatırlama geriliminde tutar,” der.