100 Yılın 100 Eseri

Kıskanmak

1946

Belki iki ay kendi nefsimle mücadele ettim. Beni o zaman bu uğursuz sevgiden vazgeçirmek kabil olurdu. Lakin ben sizin gibi insafsız değilim, hakikati teslim ederim. Bundan dolayı sizi itham etmiyorum. Siz geçirdiğim buhranlardan o vakit haberdar değildiniz. Anladığınız zaman da artık olan olmuştu!

Onun her gün bir macera peşinde, severek ve sevilerek yaşadığını düşünmüştü.

Aynaya nadiren bakar ve her bakışında kendi kendisine kin, bazan merhamet duyar. bazan da “Allah müstahakını versin, maskara karı!” diye kendi nefsiyle, acı ve garip bir neşe duyarak eğlenirdi.

Onun yanında kendisine birkaç kere daha gelen ağlamak arzusunu bu sefer o derecede kuvvetli duydu ki, çarçabuk, telaşla hazırlandı. Bir an evvel gidebilirse sanki bir tehlikeden kurtulacakmış gibi bir haleti ruhiye içinde idi.

Acaba hayatında hiçbir macera geçirmemiş miydi? Yarasının sızısını arada bir kalbinde belki duyduğu bir hatırası bile acaba yok muydu?

Her ikisi de şimdi susuyorlardı. Şakaklarının vurduğunu Mükerrem duyuyor, yüreği göğsünde biraz fazla çarpıyordu.

Bugün âsabım dehşetli bozuk. Belki düzelir, kendime gelirim diye demin âdeta evden kaçtım. Bu berbat havada tek başıma sokaklarda yürüdüm durdum.

Niçin ağladığını hiç düşünmeden ağlamıştı. Gözyaşları dindikten sonra kalbini bir çöl gibi boş ve kuru buldu.

Nahid Sırrı Örik

1895-1960

1895’te İstanbul’da doğan Nahid Sırrı Örik’in babası Örikağasızâde Hasan Sırrı Bey’dir, annesi Üçüncü Ordu Topçu kumandanı İbrahim Paşa’nın kızıdır. Özel dersler aldıktan sonra Beşiktaş’taki Âfitab-ı Maarif Rüşdiyesi’nde okuyan ve mezun olan Örik, sırasıyla bir İngiliz, bir Fransız Mektebine devam eder, ardından da Galatasaray Sultânîsi’ne girer. Ancak hepsini yarım bırakır. Bir müddet Mekteb-i Hukuk’un derslerine katılsa da orayı da yarım bırakır. I. Dünya Savaşı’nın ikinci yılında yurt dışına çıkan Nahid Sırrı, Tiflis, Berlin, Paris, Viyana, Roma ve Kopenhag gibi kentlerde de yaşar ve 1928 yılında Türkiye’ye geri döner. Önce Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlar, ardından da Ankara’ya yerleşir ve Millî Eğitim Bakanlığında çevirmen olarak işe girer. Ankara’da 1933 yılında Yaşar Nabi ile birlikte “Varlık Dergisi”ni çıkaran Örik, aynı yıl babasının vefatının ardından İstanbul’a döner. Hayatının sonuna kadar çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmayı sürdüren Nahid Sırrı, 18 Ocak 1960 tarihinde İstanbul’da vefat eder. Örik’in ilk öyküsü “Zeynéb la Courtisane” (Kibar Fahişe Zeynep) Paris’te çıkan bir dergide yayımlanır. Örik’in yayımlanan ilk romanı ise “Kıskanmak”tır. Roman, Honoré de Balzac’ın “Bette Abla” (La Cousine Bette) adlı eserinden esinlenmeler taşır. Ancak Balzac’ın romanından farklı olarak aile içi kıskançlığı ve intikam, iki kadın kuzen arasında değil, bir kadın ve erkek kardeşi arasında yaşanır. Enis Batur, “Kıskanmak’ın konu ve konunun ele alınışı bakımından Zola ve Flaubert gibi isimleri örnek vererek, XIX. yüzyıl sonu Fransız romanının etki alanına” girebileceğini belirtir. “Kıskanmak” hakkında bir yüksek lisans tezi yazan Özge Soylu, “Seniha’nın sınır kişilik örgütlenmesi sergilediği savunulur. Romandaki erkek karakterlerin kadınsı özellikler gösterdiği, erkek imgesinin yeterince temsil edilmediği iddia edilir. Yazarın kadın karakterleri şeytani olarak tanımlanır. Nahid Sırrı Örik’in yarattığı kadın ve erkek karakterlerde Örik’in anne ve babasıyla yaşadığı ilişkinin yansımaları görülür. Kıskanmak’ın başarısı, yazarın insan ruhunun derinliklerine inerek orada kötücüllük tohumlarını bulup yüzeye çıkarmasında yatar,” der. Tahir Alangu ise, Nahid Sırrı Örik için, “Bütün bir asrı kaplayan, döküntüleri çağımıza kadar ulaşan konak-yalı kültürüne, Osmanlı sarayı çevresinde meydana gelmiş yarı Osmanlı, yarı alafranga yaşayışa karşı o günlerde beslenen küçümseme ile daha sonraları duyulmaya başlanan özlemin dışında kalmış, tarihçilere ve gerçekçilere has o düzgün, rahat, heyecansız ifadeyi bulabilmiştir,” der. Örik’in “Kıskanmak” isimli romanı 2009’da Zeki Demirkubuz tarafından aynı isimle beyaz perdeye aktarılmıştır.