100 Yılın 100 Eseri

Lamelif

1945

LAMELİF
başı sana benzeyen lâmelifin
havada kolları
el’amââân
çekdi çıkardı çengeli
sağ kolunun
ve takıldı kaldı köklere

kalb yok göğsümün içinde
kök var
ne kökü
meyan kökü

lâmelifin kolları
senin kolların
lâmelifin göbeği
senin göbeğin

lâmelifin kolları
dolandı boynuma

Âsaf Hâlet Çelebi

1907-1958

27 Aralık 1907’de İstanbul’un Cihangir semtinde doğan Âsaf Hâlet Çelebi’nin babası, eski Dâhiliye Nezâreti Şifre Kalemi müdürü Mehmed Said Hâlet Bey’dir. Küçük yaşta özel hocaların yanında başladığı öğrenimini Galatasaray Sultânîsi’nde tamamlayan Çelebi, dinî ve özellikle tasavvufî edebiyatla da yakından ilgilenen babasından Fransızca ve Farsça, son Üsküdar Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed Remzi Dede (Akyürek) ile yine son devrin tanınmış mûsikişinaslarından olan Rauf Yektâ Bey’den uzun yıllar mûsiki ve nota dersleri alır. Çocuk yaşta divan edebiyatına ilgi duyan, gazeller yazan Âsaf Hâlet’in eski Doğu kültürü ve tasavvuf kaynağından gelen temler ve motiflerle beslenen serbest şiirleri, 1937’den itibaren “Ağaç”, “Büyük Doğu”, “İstanbul”, “Türk Yurdu”, “Ses”, “Küllük”, “Hamle”, “Servet-i Fünûn-Uyanış”, “Yeditepe”, “Türk Sanatı” dergilerinde ve “Gün” gazetesinde yayımlanır. Ayrıca “Yeni Ses”, “Sokak”, “Yeni Yol”, “Yeni Adam”, “Büyük Doğu”, “Türk Düşüncesi” ve “Türk Yurdu” dergilerinde de yazar. Âsaf Hâlet’e göre, şiir denilen kelime arabeski, bize tıpkı hayatta olduğu gibi müşahhas malzeme ile mücerret bir âlem yaratır. “Lâmelif”, şairin “He”den sonra yayımlanan ikinci kitabıdır. Daha sonra Çelebi, şiirlerini “Om Mani Padme Hum”da bir araya getirir. Çelebi, “Garip Şiir Akımı”nın çıktığı ve tepki çektiği dönemde “yeni tarz” şiirleriyle o akım içinde değerlendirilir. Refik Halit Karay başta olmak üzere pek çok yazarın alaycı ironisine maruz kalır. Benimsediği mistisizm sebebiyle “yeni şiir” erbabınca “aykırı ve marjinal” olarak görünüp benimsenmemiştir. Âsaf Hâlet Çelebi, şairliğinin yanı sıra çoğu kendi kültür evrenini ve şiirini etkilemiş Fars, Hint ve Osmanlı şairleri üzerine önemli araştırmaları ve incelemeleri olan bir yazardır. Mevlana, Molla Cami, Eşrefoğlu Rumi, Ömer Hayyam gibi şahsiyetlerle ilgili kitaplaşmış çalışmaları vardır. “Divan Şiirinde İstanbul” adlı kitabında, İstanbul ruhunun, kültürünün niteliklerini işaret eden İstanbul şiirlerini bir araya getirir. Âsaf Hâlet, ayrıca Mevlana’nın rubailerini Fransızcaya tercüme etmiş ve bu kitabın başına kapsamlı bir ön söz yazmıştır. Yüksek tahsil yapmak üzere bir ara Fransa’ya giden Âsaf Hâlet, geri dönünce üç ay kadar Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ne devam eder, daha sonra Adliye Meslek Mektebi’ni bitirerek Üsküdar Asliye Ceza Mahkemesi’ne zabıt kâtibi olur. Bir müddet Osmanlı Bankası ile Devlet Denizyolları İdaresi’nde çalışan Çelebi, uzun süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Kitaplığı’nda kütüphane memurluğu yapar. 1946 seçimlerinde İstanbul’dan bağımsız milletvekili adayı olduysa da seçimi kazanamaz. 15 Ekim 1958’de vefat eden Âsaf Hâlet Çelebi’nin kabri Beylerbeyi’ndeki Küplüce Mezarlığı’ndadır. Prof. Dr. Abdullah Uçman, şair hakkında, “Bir hayal ve duygu şairi olmaktan çok, bir sezgi ve kültür şairi olan ve şiiri, ‘kelimelerin bir araya gelmesinden hâsıl olan büyük bir kelime’ şeklinde tarif eden Âsaf Hâlet, şiirin de hayatta olduğu gibi ‘müşahhas malzeme ile mücerret bir âlem yaratacağı’ ve ‘kâinatın anlaşılmaz sırlarını açıklamada önemli bir yeri olduğu’ görüşündedir. Şiirlerinin birçoğunda çağdaşı şairlerden farklı olarak yaşadığı devrin aktüel sayılabilecek konuları veya temayülleri yerine daha çok geçmişe dönük uhrevî ve mistik denebilecek bir yoğunluk hâkimdir,” der. Tahir Alangu ise, “Çelebi, 1940 yılından sonra yeni şiirimize, eski Doğu kültürü, tasavvuf kaynağından gelen temler ve motiflerle sürekli uygarlık düşüncesi yansıtan bir hava getirdi. Sezgi yolu ile çağrışımlara, ses yankılanmaları ile anlam bütünlüğüne ulaşan şiirleri ile geniş yankılar uyandırdı,” der.