100 Yılın 100 Eseri

Memleketimden İnsan Manzaraları

1966

Haydarpaşa garında 1941 baharında saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş.
Bir adam merdivenlerde duruyor bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
Galip Usta tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur:
Kaat helva yesem her gün diye düşündü 5 yaşında.
Mektebe gitsem» diye düşündü 10 yaşında.
Babamın bıçakçı dükkanından
Akşam ezanından önce çıksam diye düşündü 11 yaşında.
Sarı iskarpinlerim olsa kızlar bana baksa diye düşündü 15 yaşında.
Babam neden kapattı dükkanını?
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkanına diye düşündü 16 yaşında.
Gündeliğim artar mı? diye düşündü 20 yaşında.
Babam ellisinde öldü, ben de böyle tez mi öleceğim? diye düşündü

Nazım Hikmet

1902-1963

Nâzım Hikmet, 14 Ocak 1902’de Selanik’te dünyaya geldiği zaman adı Mehmet Nâzım konulmuştur. Ressam Celile Hanım ile hariciye memurlarından Hikmet Nâzım Bey’in oğludur. Yaklaşık bir yıl Fransızca öğretim yapan bir okulda okuyan Nâzım Hikmet, ilköğrenimini İstanbul Göztepe’deki Numune Mektebi’nde (Taş Mektep) tamamladıktan sonra Galatasaray Sultânîsi’ne yazılır, ancak ertesi yıl ailesinin ekonomik darlığa düşmesi nedeniyle Nişantaşı Sultânîsi’ne verilir. 1917’de girdiği Bahriye Mek – tebi’ni 1919’da bitiren Nâzım Hikmet, Hamidiye Kruvazörü’ne stajyer güverte subayı olarak atanır. Ancak zatülcenbe yakalanması dolayısıy – la sağlık kurulu kararıyla askerlikten çıkarılır (1920). Bu arada 1914’ten başlayarak, bir Mev – levî ve şair olan büyük babası Nâzım Paşa’nın etkisiyle şiirler yazmaya başlar. İlk şiiri “Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı?” 3 Ekim 1918’de “Yeni Mecmua”da çıkar. Ocak 1921’de arkadaşı Vâlâ Nureddin’le birlikte Millî Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçer. İsteğine karşın cepheye gönderilmeye – rek Vâlâ Nureddin’le birlikte öğretmen olarak Bolu’da görevlendirilir. Eylül 1921’de yine Vâlâ Nureddin’le birlikte Batum üzerinden Mosko – va’ya gider, Doğu Emekçileri Komünist Üni – versitesi’ne (KUTV) yazılır. Rus fütüristleri ve konstrüktivistlerinden etkilenir; serbest şiiri ve basamaklı dizeleri denediği ilk şiirlerini bu yıllarda yazar. 1924 Ekim’inde gizlice Türkiye’ye girer, komünistlerin tutuklanmaya başlamaları üzerine Haziran 1925’te yeniden Moskova’ya gider. Ankara İstiklâl Mahkemesince gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırılır. 1928’de Ba – kü’de ilk şiir kitabı “Güneşi İçenlerin Türküsü” yayımlanır. Cumhuriyetin beşinci yılı dola – yısıyla çıkarılan aftan yararlanmak amacıyla Temmuz 1928’de yine gizlice Türkiye’ye girer; Hopa, İstanbul ve Ankara’da 23 Aralık 1928’e kadar tutuklu kalır. İstanbul’da Vâlâ Nureddin’in aracılığıyla, Zekeriya Sertel’in çıkardığı “Resimli Ay” dergisinde çalışmaya başlar. Mayıs 1929’da yayımlanan “835 Satır” adlı şiir kitabı edebiyat çevrelerinde geniş yankı uyandırır. Nâzım Hikmet, 1933’den başlayarak 1938’e kadar “gizli örgüt kurmak” suçlarından tutuklandıktan sonra, bu tarihte “orduyu ve donanmayı isyana teşvik” suçlarından tutuklanır ve toplam 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edilir. 14 Temmuz 1950’de çıkan Genel Af Yasası’ndan yararlana – rak, 15 Temmuz’da serbest bırakılır. Yasal olarak yükümlülüğü olmamasına karşın, askerliğine karar alınmasını hayatına yönelik bir tehdit gör – düğü için 17 Haziran 1951’de İstanbul’dan ayrılır, Romanya üzerinden Moskova’ya gider. 3 Haziran 1963’te geçirdiği kalp krizi sonucunda ölür ve Novodeviçi Mezarlığı’na defnedilir. Ahmet Oktay, “Manzaralar’ın şiirin dışına taşma – sının başlıca nedeni bu sanıyorum. Nâzım Hik – met, bütün kitap boyunca bireyler sunar bize, ancak tasarı bireyler değildir hiçbiri. Somut dün – yanın içindedirler, etkilenirler bu dünyadan ve etkilerler onu. Nâzım Hikmet’in bize sunduğu bir durum, bir izlenim değil, bir tarihsel an’dır. Geçmişi özümlemiş, geleceği bağrında saklayan bir an. ‘İnsan Manzaraları’ adı boşuna değil – dir. İnsanlığın dünyası insanlarla kavranabilir ancak. Onlardır bu dünyayı yaratan ve oluşuna katılan. Nâzım Hikmet, bilinçli ve büyük bir şai – rin yolunu izleyerek somut tikelden soyut genele doğ¬ru açılan bir hareketin şiirini kurar. ‘Man – zaralar’, bu yüzden yalnızca anlatılan bir hikâye olmaktan kurtulur. Bir im’dir bu şiirin bütünü: ‘İnsanoğlu, sensin dünyayı değiştirecek’,” der. Murat Gülsoy ise şu tahlilde bulunur: “‘Memle – ketimden İnsan Manzaraları’ Nâzım Hikmet’in ve Türk Edebiyatı’nın başyapıtlarından biridir. Binlerce mısradan oluşan bu efsanevi yapıt; şiir, roman, sinema, destan gibi türler arasında dolaşır. 1939 yılında ‘Meşhur Adamlar Ansiklo – pedisi’ olarak yazılmaya başlanan eser, Nâzım Hikmet’in yasaklı olması nedeniyle 60’lı yıllara kadar yayımlanamayacak ve Türk okurlarına ge – cikmeli olarak ulaşacaktır. Bittiği zaman yayım – lanmış olsaydı Türk Edebiyatı’nın nasıl etkilene – ceği ve bu etkiyle nasıl şekilleneceği gerçekten de üzerinde düşünülesi ilginç bir sorudur.”