100 Yılın 100 Eseri

Rüzgar

1949

RÜZGÂR
Şimdi bir rüzgâr geçti buradan
Koştum ama yetişemedim.
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.
Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir.
Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu
Yüreğini allak bullak etmiştir.
Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru,
Bulutları koyun gibi gütmüştür,
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.

Cahit Külebi

1917-1997

Tam adı Mahmut Cahit Külebi olan şair, 10 Ocak 1917’de Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Çeltek köyün – de doğar. Babası Necati Bey, Erzurumlu Gulle – biler, annesi Feride Hanım ise Pasinler’in Aşağı Tayhoca (Tahirhoca) köyünden Karabeyoğulları sülalesine mensuptur. İlköğrenimini Zile, Çam – lıbel ve Niksar’da (1929), orta ve lise öğrenimini Sivas Erkek Lisesi’nde (1936), yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Yük – sek Öğretmen Okulu’nda görür. Külebi, memuriyet hayatına 1943’te Antalya Lisesi edebiyat öğretmenliğiyle başlar. Anka – ra Devlet Konservatuvarı (1946-1954) ve Gazi Lisesi’nde (1954-1956) öğretmen ve idarecilik yapan Külebi, 1956’da müfettişliğe geçer ve uzun süre bu görevini sürdürür. Bir ara Millî Eğitim Bakanlığı kültür müsteşar yardımcılığı yapan Külebi, 1973’te emekliye ayrılır. 1976-1983 arasın – da Türk Dil Kurumu genel sekreterliği görevini yürüten şair, 20 Haziran 1997’de Ankara’da haya – tını kaybeder. Mezarı 2010’da Niksar’a nakledilir. Niksar’da ilkokulda okuduğu yıllarda ilk şiir denemelerini yazar. Sivas Erkek Lisesi’nin orta kısmında okurken okula gelen Ahmet Kutsi Tecer ve Sivaslı halk şairlerinin şiirleri, gerçek anlamda şiirle meşgul olmasını sağlar. Cahit Külebi, ilk şiirini Sivas Lisesi’nin çıkardığı “Top – lantı” adlı dergide “M. Cahit” imzasıyla yayımlar. Daha sonra “Sivas Erkek Lisesi’nden Ahmet” imzasıyla “Yücel” dergisinde şiirlerine yer verilir. Cahit Külebi, “Külebi” soyadını tescil ettirdiği 1946’dan önce çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerinde “Cahit Erencan” imzasını da kullanır. “Varlık”, “Sokak”, “İnsan”, “Yaratış”, “Türk Dili”, “Kültür Dünyası”, “Söz” ve “Hisar” gibi dergilerde şiirleri yayımlanır. İlk şiir kitabını 1946’da “Adamın Biri” ismiyle İstanbul’da yayımlayan Külebi’nin, 1949’da ikin – ci şiir kitabı “Rüzgâr” okurla buluşur. 1952’de yazdığı “Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda” isimli ki – tabına ismini veren “Atatürk Kurtuluş Savaşı’n – da” adlı şiiri, Nevit Kodallı tarafından “Atatürk Oratoryosu” olarak bestelenir. 1954’te “Yeşeren Otlar”ı neşreder ve bu kitapla 1955 yılında Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödü – lü’nü alır. 1980’de ise “Yangın” isimli şiir kitabı yayımlanır. Kitap, 1981’de Yeditepe Şiir Arma – ğanı’na layık görülür. 1982’de şiirlerini topladığı kitabı, “Bütün Şiirleri” ismiyle raflardaki yerini alır. Şairin vefat ettiği 1997 yılında, ilk kitapta yer almayan şiirler de ilave edilerek bu kitabın yeni baskısı yapılır. Orhan Veli, “Ülkü” dergisine yazdığı bir yazıda, “Şiirden her şeyi attım ama Külebi’nin şiirlerine bayılıyorum. Çünkü o, halkın teşbihleri ile çok değişik bir havada yazıyor,” der. Külebi, 1980’lerde TRT’ye verdiği bir röportajda, “Benim şiirim sanıyorum bir tür gerçekçi şiirdir, bir yönden ise bir tür yeni romantik şiir ile tepki şiiridir,” demiştir. Külebi’nin şiirleri İngilizce, Fransızca dâhil olmak üzere toplamda 21 dile tercüme edilmiştir. Cemal Süreya, “Cahit Külebi’nin 1949’da ya – yımladığı ‘Rüzgâr’ adlı kitabında da bu yönde yorumlayabileceğimiz bir yaklaşma, hiç değil – se bir kararsızlık hâli var. Gerçi ‘Rüzgâr’daki şiirlerin birçoğu ‘Adamın Biri’ndeki şiirlerle aynı zamanda yazılmışlardır. Ama kitabı bir bütün olarak ele alırsak ve ağırlık noktası yönünden değerlendirmeye kalkarsak söylediğim açıdan bir değişiklik göreceğizdir. Belki ‘Rüzgâr’, bütü – nüyle ‘Adamın Biri’ne göre daha usta işi, daha kusursuz bir kitap ama Cahit Külebi’nin şiirsel girişimini kendine uymayan bir alana doğru götürüyor. Orhan Veli kesimine sürüklüyor,” der. Mustafa Şerif Onaran ise, “Cahit Külebi, yaşa – manın içinden gelen bir ozan. Yaşarken insan ilişkileriyle tanırız kendimizi. Acımasız doğanın etkisindeyiz. Gönül verdiğimiz kadınlar da var. Şiirin oluşmasında bu üç varlığı; halkı, doğayı, özellikle kadınları ustası bellemiştir Külebi,” der.