100 Yılın 100 Eseri

Sen Aşk Nedir Bilmezdin

1967

SEN AŞK NEDİR BİLMEZDİN
Sen aşk nedir bilmezdin
Gülüp geçerdin sevgilere uzaktan
Şimdi geniş bir bahçedir kalbin
Sevgiden, güzellikten, aşktan
Şimdi iri gözlerin arzu dolu
Yakan, özleten bir şey ellerinin sıcaklığı
Gitgide eksiliyor bakışlarında yüzün
Geçen aşksız günlerin bıraktığı
Bir çeşme var aramızda görüyor musun
Tadılmamış hazlar serin sularda
Şimdi bahçende açan bir gül geceler
Şimdi gözlerin en güzel uykularda
Boynun beyaz mı beyaz, çıldırtası, öldüresi
Saçların daha parlak, daha bir kapkara
Her akşam bir ay doğuyor kirpiklerinden
Koşuyor ayakların şafaklardan şafaklara
Artık aşk dolu söylediğin şarkılar
Durmadan bir buğu yükseliyor sesinden
En çılgın sevdalara çağırıyor dudakların
Heder olmuş, uzun yıllar ötesinden
İçkilerin tadı değişti artık
Dünya, o köhne ve eski dünya değil
Sımsıcak bir ekmeği paylaşıyoruz seninle
Bu bir gerçek, hayal değil, rüya değil
Şimdi ümitlerimiz halkaları bir zincirin
Bir başka haz başlıyor biri bitti mi
Bana aşkı sen tattırdın, sen öğrettin
Oysa ki sen aşk nedir bilmezdin

Ümit Yaşar Oğuzcan

1926-1984

22 Ağustos 1926’da Mersin’in Tarsus ilçesinde doğar Ümit Yaşar Oğuzcan. Annesi Güzide Hanım, babası çeşitli devlet memurluklarında bulunmuş; gazetecilik, yazarlık, kitapçılık ve matbaacılık da yapmış Sabri Bey’dir. Tarsus’ta başladığı ilköğrenimini babasının görevi dolayısıyla İstanbul ve Eskişehir’de sürdüren Oğuzcan, Eskişehir İnkılâp İlkokulu’nu 1938 yılında bitirir. Şiir denemelerine on yaşında başlayan şair, öğrencilik yıllarındaki şiirlerini, 1936-1938 yılları arasında Eskişehir İnkılâp Okulu’nun “Yankı” adlı duvar gazetesinde yayımlar. İlk şiiri 1942’de Eskişehir’de çıkarılan “Kocatepe” gazetesinde yer alır. Aynı yıl ortaokul birinci sınıfı Eskişehir Lisesi’nde, ertesi yıl ikinci sınıfı Tarsus Lisesi’nde okuduktan sonra 1941’de Konya Askerî Ortaokulu’ndan mezun olup 1942’de Konya Kuleli Askerî Lisesi’nde bir yıl okuduktan sonra Eskişehir Ticaret Lisesi’nden 1945’te mezun olur. Çeşitli bankalarda çalışan Ümit Yaşar, bir bankanın yayın müdürü iken emekli olup yayıncılığa başlar. Ancak işleri bozulunca bankacılığa döner. 1977’de tekrar emekli olur. 1965’te hiciv ve mizah dergisi olan “Yergi Dergi”yi üç sayı çıkarır. Oğuzcan, şiir ve yazılarıyla, “Yedigün”, “Varlık”, “İstanbul”, “Kaynak”, “Büyük Doğu”, “Fikirler”, “Edebiyat Dünyası”, “Hisar”, “Aile”, “Yelpaze”, “Yarış ve Yetiştiricilik”, “Çarşaf”, “Yücel”, “Toprak”, “Çığır”, “İş Dergisi”, “Güney”, “Akbaba” ve “Papağan” gibi dergilerle birlikte “Hür Vatan”, “Hareket”, “Cumhuriyet”, “Yeni İstanbul”, “Hürriyet”, “Hafta Sonu”, “Bon Bon” ve “Kelebek” gibi gazeteler olmak üzere pek çok süreli yayında görünür. Şiirleri çeşitli antolojilerde yer alır, ayrıca Fransızca, Bulgarca, Arapça, İngilizce, Rusça, İtalyanca, İngilizce, Lehçe ve Yunanca gibi dillere çevrilir. Aralarında “Ağla Gitar Çal Gitar”, “Bir Mevsim Daha Geçti”, “Sen Gözlerimde Bir Renk”, “Bir Gece Ansızın Gelebilirim” ve “Yandı Hayat Söndü Emel” gibi sevilen şarkı sözlerine imza atar. Yaklaşık 150 şiiri bestelenir. Münir Nurettin Selçuk, Rüştü Şardağ ve Avni Anıl gibi bestekârlarca bestelenen bu şiirler, başta Nesrin Sipahi, Zeki Müren, Timur Selçuk ve Emel Sayın gibi sanatçılar olmak üzere çok sayıda sanatçı tarafından seslendirilir. İtalya, Yugoslavya, İsviçre ve Fransa’daki şiir festivallerine katılır. Şairlik hayatının 25. yıl jübilesi 1967 yılında İstanbul’da yapılır. Bu jübile dolayısıyla hazırlanan Ümit Yaşar, 25. Sanat Yılı Jübilesi “18 Ocak 1967” adlı eserde, “Benim hayatım roman değildir. Baştan başa şiirdir benim hayatım, şiirdir ve aşktır,” diyen şair, 4 Kasım 1984 tarihinde İstanbul’da vefat eder. Naaşı Zincirlikuyu’ya defnedilir. İlhan Geçer, “Oğuzcan, sanatın çilesini çekmiş, şiire varlığı ile bağlanmış gerçek bir şairdir. Sayıları yüzleri aşan şiirlerinin hemen hepsini ezbere okuyabilmesi de bu sevginin, bu bağlanışın bir delili olsa gerek…” der. Bekir Sıtkı Erdoğan ise, “Ümit Yaşar Oğuzcan, yalnız şairdir. Hiçbir sınıf ve ekolün adamı değildir. Temiz bir Türkçe ile söyledikten sonra hecenin, aruzun, şekil veya şekilsizliğin, şiirde ayrı ayrı ve değişik zevklerle bizi sardığını ‘Dillere Destan’ isimli eseri ile ispat etmiş durumdadır,” der.