100 Yılın 100 Eseri

Sevgili Arsız Ölüm

1983

Uzağa bakmak iyi değilmiş, uzağa baka baka aklını oynatanlar varmış…
Kafasının içinde sözcükler tepinmeye, çırpınmaya başladı. Her biri iğne olup beynine saplandı. Yasakları Dirmit’e acı verdi.
Şiir vermedi.
Yaşayıp bitirdiği her günün, tutulmaz bir kuş olup uçtuğuna, yavaş yavaş gözden silinip bir küçük kara noktaya dönüştüğüne karar verdi. Gözünü yumduğunda her yanını saran karanlığın, bu küçük kara noktalardan oluştuğunu keşfetti.

Hem utanıyorum hem seviniyorum.
— O da seni özlemiş, Dirmit kız.
— Kime söylemiş?
— İnce ince yağan kara söylemiş.
Kutu kutu evlerin damında tutan karın, insanların acılarına dayanamayıp eridiğini öğrenince şaşırdı.

Latife Tekin

1957

1957’de Kayseri’nin Bünyan ilçesinde doğar Latife Tekin. 1966’da İstanbul’a göç eden Tekin ailesi, şehrin gecekondu mahallelerinden birine yerleşir. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamlayan Latife, yedi çocuklu ailenin liseyi bitirebilen tek ferdidir. 1974’te Beşiktaş Kız Lisesi’nden mezun olan Latife, liseden sonra 1976-1977 yıllarında yaklaşık bir buçuk yıl İstanbul Telefon Başmüdürlüğü’nde memur olarak çalışır. Doğum nedeniyle ayrıldığı işine bir daha geri dönmeyerek yazarlığı kendine uğraş edinir. Tekin’in ilk romanı 1983’te yayımlanan “Sevgili Arsız Ölüm”dür. Memet Fuat, bu ilk romanı bir ikinci roman dosyasını getirmesi şartıyla kabul edince Tekin, ikinci romanı “Berci Kristin Çöp Masalları”nı yazar. Bu romanı; “Gece Dersleri” (1986), “Buzdan Kılıçlar” (1989), “Aşk İşaretleri” (1995), “Ormanda Ölüm Yokmuş” (2001), Sedat Simavi Ödülü’nü kazandığı “Unutma Bahçesi” (2004), “Muinar” (2006) adlı romanları ve 2009’da “Rüyalar ve Uyanışlar Defteri”, 2020’de ilk çocuk romanı “Altın Çayır Vadisi’nin Çocukları” ve 2019’da yayımlanan “Manves City” ve “Sürüklenme” takip eder. Romanları İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Felemenkçe ve Farsça başta olmak üzere pek çok dile çevrilir. Pelin Özer’e verdiği söyleşide Latife Tekin şunları söyler: “Gecekondular, evlerini kaybetmiş insanların yaptığı evler. O nedenle bir yitirme duygusu vardır o evlerin biçimlenişinde, evden çok ev adağı gibi (…) Eğer yer ele geçirilirse ve yıkım sona ererse, kalıcı evlerini kuracaklar. Maket evler gerçek evlere dönüşecek. Yani o ilk evler, aslını sayıklayan evler… Bunu anladığım zaman Berci Kristin’i nasıl yazacağımı anlamıştım. Benim kitabım da romanı sayıklayan bir roman olacaktı. Romanı düşleyen ama roman olmayan bir anlatım bulmalıydım. Kitabım gecekondulaşma macerasını yalnızca diliyle değil, biçimiyle de yansıtmalıydı.” Aynı söyleşide Tekin, poetikasını şu sözlerle vurgular: “Ben kendi adıma, başkalarına iç dökmek için yazmıyorum. Zaten sanatın bir iletişim aracı olduğuna inanmıyorum; tersine, ilişkiyi koparma biçimi (…) Meseleyi sadece insanlara hikâye anlatmak olarak görseydim, yazmak beni zaten ilgilendirmezdi. Güzel anlatılmış pek çok hikâye var, birbirimize onları aktarırdık. Nihayetinde ben kendimden yola çıkarak, bu dünyada ne aradığımızı anlama çabası içindeyim.” 1984’de Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğinde beyaz perdeye aktarılan ve senaryosunu Latife Tekin’in yazdığı “Bir Yudum Sevgi” adlı film, 1984’te Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal, 1986’da Uluslararası İstanbul Sinema Günleri’nde En İyi Film Ödülü’nü alır. Tekin, 2004 yılında yayımlanan “Unutma Bahçesi” adlı romanıyla 2006 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü ve 2019’da Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Tekin, 1997’de Bodrum’a bağlı Gümüşlük beldesine yerleşen Tekin, değişik disiplinlerden kişi ve kuruluşların buluşmalarına ihtiyaç olduğunu düşünerek on üçü Orta Doğu ülkelerinden sekizi de Türkiye’den olmak üzere yirmi bir yaratıcı profesyonelle Gümüşlük Akademisi’nin kurulmasına öncülük eder. Berna Moran, “Sevgili Arsız Ölüm’ün en güçlü yanı mizahı ve Latife Tekin’in şaşmaz silahı da karakterleri… Olayları, inançları karikatürleştirmek. Bundan ötürü Latife Tekin; derinlemesine işlenmiş karmaşık karakterlerle değil, Atiye ve Huvat gibi güldürüye yatkın canlı karakterlerle görüyor işini,” der. Semih Gümüş ise, “Sevgili Arsız Ölüm’de Dirmit’in bile kapalı bir dünya içindeki arayışından bu yana, hayatın anlamı Latife Tekin’i hep ilgilendirmiştir. Bu arayışı dil ile iç içe geçen bir serüvene de dönüştürmüştür,” der.