100 Yılın 100 Eseri

Şiirler

1974

FAHRİYE ABLA
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve akpak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen fahriye abla
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede
Bahçede akasyalar açardı baharla
Ne şirin komşumuzdun Fahriye Abla

Ahmet Muhip Dıranas

1909-1980

1908’de İstanbul’da doğan Ahmet Muhip Dıranas, ilkokulu Sinop’ta bitirir. Ahmet Muhip, ortaöğrenimini 1929’da Ankara Erkek Lisesi’nde tamamlar. Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın etkisiyle şiire yönelir. Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra bir süre “Hâkimiyet-i Milliye” gazetesinde çalışır (1930- 1935). Ankara Hukuk Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra öğrenimini yarıda bırakarak Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane Müdürlüğü göreviyle İstanbul’a taşınır. Memuriyetinin yanında Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam eder ve fakülteden mezun olur. Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi’nde müdür yardımcısı olarak çalışır. 1938’de Ankara’ya döner ve 1942 yılına kadar CHP Genel Merkezi’nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları’nı yönetir. 1940 yılında Münire Hanım’la evlenir. Askerliğini İkinci Dünya Savaşı yıllarında Ağrı’nın Sürbehan köyünde yedek subay olarak tamamlayan Dıranas, 1946’da Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, 1957’de de aynı kurumun başkanı olur. Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı ve Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde de bulunur. Yayımlanan ilk şiiri “Bir Kadına” başlığını taşır ve “Ankara Lisesi’nden Muhip Atalay” imzasıyla 15 Eylül 1926’da “Millî Mecmua”da yayımlanır. 1953’te Antoine de Saint-Exupéry’nin “Küçük Prens” adlı romanından yaptığı ilk çeviri, Çocuk Esirgeme Kurumunun süreli yayını olan “Çocuk ve Yuva”da tefrika edilir. Tevfik Fikret’in “Rübâb-ı Şikeste” ve “Haluk’un Defteri” kitaplarından seçtiği şiirlerle “Han-ı Yağma” ve “Tarih-i Kadim” manzumelerini “Türkçeleştirerek” “Kırık Saz” adıyla yeniden yazar. 21 Haziran 1980’de Ankara’da hayatını kaybeder. Vasiyeti üzerine Sinop’un Erfelek ilçesinin Salı köyünde toprağa verilir. Tacettin Şimşek, şu değerlendirmeyi yapar, “Dıranas, hece ölçüsüne ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. Ancak bu bağlılık, onu hece ölçüsünde yenilik yapmaktan alıkoymaz. Durakları kaldırır ve hece şiirinin mekanik sesini yumuşatır. Şiire esnek ve kıvrak bir söyleyiş kazandırır. Bir yandan da gelenekte kullanılmayan 6, 9, 10, 12, 13, 20’li hece gibi kalıplarla şiirini kurar. ‘Benim şiirlerimde vezin vardır, kafiye vardır ama ben ne kafiye düşkünüyüm ne de vezin mutaassıbı’ diyen Ahmet Muhip Dıranas, bu ‘muhafazakârlık’ anlayışını şöyle açıklar: ‘Vezin ve kafiye üzerinde ayak direyişim, başladığım bir şeyi en iyi şekilde bitirme çabasından kendimi yoksun kılmamak içindir. Ve ben, vezinli ve kafiyeli şiirden de yarınki anlayışı, yarınki zevki doyuracak bir sonuç elde edilebileceğine inanıyorum’.” Prof. Dr. Mehmet Kaplan, “O da hocası Ahmet Hamdi Tanpınar gibi, şiirde dil ve şeklin ön planda geldiğine, demircinin örs ve çekici olduğuna inanmış ve onları daha ustaca kullanma fikrini hiçbir zaman ihmal etmemiştir. 1974 yılında Türkiye İş Bankası’nın çıkardığı ‘Şiirler’ kitabında, uzun yıllar bir zanaata bağlı kalmanın pek çok güzel örneği vardır,” der. Melih Cevdet Anday ise Dıranas’tan şöyle bahseder: “Cahit Sıtkı’da duygular ağır basmıştır hep. Oysa Ahmet Muhip Dıranas yalnızca ‘deyiş’i aramıştır. Neyi söylediğini değil, nasıl söylediğine bakmıştır ve bunun öylesine ustası olmuştur ki, kimi büyük ozanlarımızda sık sık görülen dil uyuşmazlıklarına onda hiç rastlanmaz.”