100 Yılın 100 Eseri

Tutunamayanlar

1971

Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: Kendini
çözemeyen kişi, kendi dışında hiç bir sorunu çözemez.

Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç
yaşamadım.

Çok konuşuyorum kendimle bugünlerde. Ne yapayım? Başkalarının sohbetinden
hoşlanmaz oldum..

Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok. Belki kitaplar da onlara karşı gösterdiğim aşırı ciddiyetimle alay ediyordur..

Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için… Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel bir itina isteyen varlıklardır.

Ölmeden ölmek zormuş.

Kitap okuyamamak düşüncesi beni korkutuyordu.

Ben seni görür görmez anlamıştım: bütün kaygısız görünüşünün altında, duygulu, içine kapanık bir insan olduğunu.

Aşk bir zayıflıktı ve insanın başka güzellikleri görmesine engel oluyordu

Oğuz Atay

1934-1977

1934’te Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğan Oğuz Atay’ın annesi İstanbullu ilkokul öğretmeni Muazzez Zeki, babası ise Kastamonulu, milletvekilliği yapan hukukçu Cemil Atay’dır. Anneannesi Melek Hanım dedesi Zeki Bey’le Yunanistan’da tanışmış bir Fransız kızıdır. Ailesinin evliliğe onay vermemesi üzerine kaçan gençler İstanbul’a gelmişlerdir. Gerçek adı bilinmeyen genç kadın Müslüman olmuş ve Melek adını almıştır. Babası Cemil Atay’ın milletvekili seçilmesi üzerine aile 1939’da Ankara’ya taşınır. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamlayan Atay, TED Yenişehir Lisesi’ni birincilikle bitirir. 1951 yılında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği eğitimi alan Atay, 1960 yılından 1976 yılı sonundaki hastalığına kadar İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde hoca olarak çalışır. 1971’de daha çok bir ders notları niteliği taşıyan “Topoğrafya” kitabı yayımlanan Atay’ın ilk romanı “Tutunamayanlar”, 1970 yılında TRT roman yarışmasını kazanır. Bu başarıya rağmen romanının basılması için bir yıl beklemek ve çok sayıda yayımcı dolaşmak zorunda kalan Atay, ikinci romanı “Tehlikeli Oyunlar”ı 1973’te, hemen ertesi yıl ise üniversiteden hocası Mustafa İnan’ın biyografisi olan “Bir Bilim Adamının Romanı”nı yazar. Daha sonra da “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı tiyatro oyununa imza atar. 1975’te 1972-74 yılları arasında yazdığı yedi öyküden oluşan “Korkuyu Beklerken”i yayımlayan Atay, 1976’da tamamlamaya ömrünün yetmeyeceği “Eylembilim”i yazmaya başlar. Onun tamamlayamayacağı bir diğer projesi de üç ciltlik bir roman dizisi olarak tasarladığı “Türkiye’nin Ruhu”dur. 1976 sonlarında hastalanan ve beyninde bir tümör olduğu anlaşılan Atay, tedavi için İngiltere’ye gider. Londra ve İstanbul arasında gidiş gelişlerle bir yıl boyunca süren tedavi sonuç vermez ve 13 Aralık 1977’de hayatını kaybeder ve Edirnekapı Mezarlığı Sakız Ağacı mevkiine defnedilir. Öldükten sonra 1987’de “Günlük”, 1998’de ise “Eylembilim” adlı kitapları yayımlanır. Ankara’da askerlik yaptığı günlerde Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken” adlı oyununu çevirmektedir. Çevirisini Vüs’at Orhan Bener’e gösterir ancak ölümünden sonra bu çeviriye ulaşılamaz. Berna Moran, “Tutunamayanlar, anlatıcıları ve anlatım yöntemleri bakımından zengin bir roman ve Atay gördüğümüz gibi, bu çeşitlilikten yararlanmış. Yöntemler arasında büyük başarıyla kullandığı yöntem, kuşkusuz alıntılanan iç konuşma yöntemi. Atay, okura Turgut’un bilincini, araya aracı sokmadan, dolaysız olarak seyrettirirken, bu yöntemi kâh toplumsal eleştiri kâh mizah kâh Turgut’un iç çatışmalarını sergilemek yolunda kullanmış. Ayrıca iç konuşmayı kimi zaman diyaloğa kimi zaman çok kişili bir oyun sahnesine dönüştürerek yönteme daha karmaşık, daha renkli ve çok işlevli bir şekil kazandırdığını söylemek gerek. Tutunamayanlar, anlatım tekniği bakımından Türk romanında bir aşamadır,” der. Yıldız Ecevit ise, “Oğuz Atay, Türk aydınının iç dünyasını böylesine karışık bir yapı içinde, ironik, parodik bir anlatım tutumuyla ve bilinç akımı, iç monolog ve montaj teknikleriyle gözler önüne sermiştir. Her ayrıntının titiz bir kurgu çalışması içinde kontrapunktik ilkeye göre bütüne hizmet etmek için yerleştirildiği bu heterojen yapı, ‘Tutunamayanlar’ı Türk edebiyatında öncü roman yapmıştır,” der.